Z kuşağı denilen kuşağın bilmediği bir konuyu anlatmaya çalışacağım.
Kahramanmaraş’ta yaşayanlar bilir.
Dereli, Göllü, Kerhan, Sarıkaya, Ayaklıcaoluk, Gafarlı, Ağyar, Gozludere, Peynirdere köylerine İnsan ve yük taşıma hizmeti veren bir eski model kamyon vardı.
Müteşebbis Vakkas Emmi… (Allah rahmet etsin) Bu işi ömrü boyunca yaptı.
Kuyucak Çarşısındaki dükkânların önünden, sabah namazı sonrası hareket eder, sırasıyla köylere (bağ’lara) yolcu ve yük taşırdı.
Söz konusu çarşıda hayvanlara semer yapan dükkânlar yöresel ayakkabımız yemeni, hırdavat eşyaları, kazma kürek satan dükkânlar çay, şeker satan dükkânlar vardı.
Köşede bir tane somun ekmek fırını köylerine sıcak ekmek götürmek isteyen insanlar sıraya girerdi.
Kısacası köylerde İhtiyaç olan birçok malzemeyi rahatlıkla bulabileceğiniz bir çarşı İnsanlar son alışverişlerini yaparlar ve sabah namazı sonrası kamyon hareket eder.
Kazancı Camii’nde sabah namazını kılan yolcular, hızlı bir şekilde kamyona binerler, kamyona eşyalar itina ile yerleştirilir, bazen katır, at, eşek de bağlanır, insanlarla birlikte yolculuk ederlerdi.
*
Eşyalar kamyonun içerisine sığmaz ise kasanın kenarında bulunan kancılara takılı torbalar, yan taraflara doğru sarkıtılır, şoförün yanındaki koltuğa iki kişi sığar genelde torpilli insanlar ya da müdavimleri oraya oturur, kolunu camdan dışarıya çıkarırlar, arabanın dikiz aynası iple bağlı arada bir ayar verirler, şoför kornaya uzun uzun basar, yolcu kalmasın kahüüür haaa gedüüür haaaa
Yolcu galmassıııııın!
Şehirden çıkıncaya kadar bu imrenilesi yolculuğa insanlar pencereden bakar el sallar. Şehrin yaz sıcağından serin yaylalara giden Bu insanlar çok şanslı olmalı.
Yollar şimdiki gibi çift şeritli değil hatta tek şeritli de değil bazen asfalt bazen toprak, karşıdan bir araba gelirse araçlar yavaşlamak zorunda yan yana geçerken birbiriyle temas etmesin.
Ağaçlar yolların üzerine doğru uzanmış kamyonun kasasının üstünde oturan insanlar kafalarına ağaçların dalları değmesin diye dikkatli ve kontrollü bir şekilde yolculuk yaparlar, bir aracın diğer bir aracını sorgulaması neredeyse mümkün değil önünde uzun bir düzlük olması lazım ki bir araç diğerini sollasın.
*
Toz toprak içerisinde dört saatlik bir yolculukla Gozludere’deki babaannemin bağına giderdik.
Yolculuk bittiğinde yolcuların hepsi sanki değirmen de çalışmış gibi saçları, üstleri bembeyaz olurdu.
Hiç kimse halinden şikâyet etmez, kamyonun İçerisindeki konforsuz yolculuktan mutsuz bir yolcu olmazdı.
Hele çocuklar asla kavga etmez hallerinden şikâyetçi olmazlar, hatta hasta olsalar dahi hiçbir şeyim yok derler bu yolculuk uğruna.
Şikayet etseler sanki bu büyülü yolculuk iptal edilecek korkusuyla kimse gıkını çıkarmaz, koltuk olarak başkalarının eşyalarının bulunduğu çuvalları kullanırdık.
*
Kamyonun içerisinde her iki tarafında bir insanın ancak zorlukla oturabileceği bir tahta parçası boylu boyunca uzatılmıştı. Öncelikli olarak bayanlar ve çocuklar kısıtlı ve sınırlı bu oturaklara otururlardı.
Erkekler ve gençler ayakta yolculuk ederdi.
Heyecandan ve adrenalinden hoşlananlar ise kamyonun kasasının tepesine otururlardı.
Kamyon eski model olduğu için yokuşlarda vites düşer birinci vitese düştüğü zaman rampanın tamamı bitinceye kadar düzlüğe çıkıncaya kadar asla ikinci vitese atamazdı.
Sarıkızlı (Sarıızlı) köyüne gelmeden virajın köşesindeki büyük çınar ağacının sağında kamyon mola verir, harareti düşer, radyatöre tenekelerle su serpilir, sanki savaş kazanmış bir komutana su verir gibi yolcular da hızlı bir şekilde inip su içer kamyondan inip binmesi zor olan yaşlılara çeşmeden su ikram ederlerdi.
*
Ara sıra araba hararet yapardı.
Hararet yükselince şoför Vakkas Emmi eliyle işaret eder kamyondaki görevli kasa içerisinde bulunan su bidonunu alır hareket halindeki kamyonun radyatörüne su dökerek soğutmaya çalışır.
Sürekli olarak hararet yaptığı için artık motor kaputuna ihtiyaç olmadığını düşünerek söküp atmışlar motor meydanında çalışıyor, kamyon dursa yeniden kalkamayabilir, eğer karşıdan bir araba süratli bir şekilde geliyorsa kamyonun üzerindekiler onu uyarılar, daha fazla toz yememek için…
Vakkas Emmi belki de bu işi ömür boyu yaptı ama kamyonu yenileyecek para kazanamadı.
Çünkü çok merhametliydi parası olmayandan almazdı garibandan çocuktan para almazdı imkânları kısıtlı olanlardan az para alırdı.
O zamanki köpekler yolda otomobil görmedikleri için kamyonun sesini duyar duymaz köylerden çıkar kamyonun arkasından dakikalarca havlayarak…
Yakın duraklarda inenler daha az para öder.
Bu sebeple sadece en uzak durakları ve onlara yakın duraklara gidecekleri yolcu olarak kabul etmeyi tercih ederler, bizim elimizde o zaman kuş avlamakta kullandığımız dolma tüfekler var.
Hafta içerisinde babamın dükkânında çalıştığımız ve elde ettiğimiz harçlıkla Kapsin saçma ve barut almışız, biraz da eskimiş kumaş parçası, özellikle beyaz atlet çok iyi olur, fıskı olarak onu kullanırdık.
*
Gittiğimiz yerdeki köylü çocukları ve yayla hayatı yaşayan çocuklar, genelde şehre inme fırsatı bulamadıkları için, bizden istediklerini bir hafta öncesinden bize yazdırırlar biz de onları satın alıp götürürüz.
Kuş lastiği şimdilerde sapan dedikleri Maraş’ta cücük lastiği denilen aletin aksesuarlarını alırız kayış sırım ve lastik…
Çatal en güzel zeytin ağacı kesme ve dut ağacından olur onu zaten köyde bulmak mümkün, bir hafta çalıştığımız ve elde ettiğimiz paranın tamamına cephane alır gideriz.
O yaşlarda Kızılderililerin kullandığı bu tüfeği annemiz babamız bize nasıl güvenip verirdi bilmiyorum.
Sabah namazından sonra yola çıkan kamyon saat 9:30 gibi bon durak Gozludere’de olur, kamyonun sesi 3 km’den duyulur, her bir durakta özel bir korna çalar yolcularını bekleyenler yollara inerler, ekmek bekleyenler, sipariş verenler, kamyon durunca hızlı bir şekilde şoför yardımcısı araçtan atlayarak yol kenarındaki en büyük taşı tekerin altına koyar, tehlikeli bir şekilde kamyon durur ve eşyalar yavaş yavaş indirilmeye başlar.
Zembil, çuval, haral, üzüm kesmek, kayısı toplamak, erik toplamak, ceviz toplamak için lazım olan tüm aksesuarlar araçtan indirilir.
Yorgan ve yastıkların sarılı olduğu dışı halı kilim ile sarılmış dört tarafı iple bağlanmış yüklere tembelit nedir, yumuşak olur üzerine oturması güzel olur, yolcular için koltuk bir başkasının eşyası olsa da hiç kimse bir şey demez.
*
Şehirden geliyorsun cebinde muhakkak köyde olmayan ancak şehirde olan bazı şeyleri hediye olarak getirirsen hatırı sayılır bir dahaki sefere yolun gözlenir
Çay, şeker, çakmak, gaz, duz, cücük lastiği, barut, saçma ve goz gavlatmak için Hartlap bıçağı, birkaç tane şemsiye, çikolata, bir kutu gofret, bir kutu bisküvi…
Sıra bahçeleri sulamaya, hasatı gelen meyveleri toplamaya, odun kesmeye başlar, kamyonda nice yapılacak en keyifli şey çalı çöpleri toplayarak, ateş yakmak közde çay ve çorba pişirmek kahvaltı yapmak…
Çocuklar ev işlerinde bağ bahçe işlerinde anne babalarına yardım ederler sebze-meyve toplarlar…
*
O zamanlar ceviz kavlatma makinası yok elimizde meşhur Hartlap bıçağı ile cevizleri kavratıp dama serer kuruturduk.
Bu işleri yaparken her şeyi saymak ve hesap tutmak zorundaydık.
Henüz yaşımız 12 civarında olmasına rağmen üzerimizde büyük bir sorumluluk vardı.
Yemek hak edebilmek için çalışmak gerekiyordu. Kuş avlamaya çıkmak için İzin almanın yolu sebzeleri çapalamak erikleri sulamak, biraz da kiraz toplamak zorundaydık.
Bu işleri yapmak için işçi tutmak çok pahalı ve maliyetli bir işti.
Bahçeler birbirlerine girmiş vaziyette Bahçeleri sulamak için gelen kısıtlı suya bekçilik yapmak ve takip etmek gerekiyor.
Birisi sulama yaparken diğer birisi suyun başında gidip gelmek zorunda aksi halde suyu başkasına kaptırabilirsiniz.
*
Evet biliyorum hikaye çok uzun oldu ama bu bir gerçek ben bu hayatı yaşadım.
Hayatımın en güzel günleriydi ve hiçbir zaman unutmam mümkün değil.
Şimdi gelelim hikayenin sonuna; yukarda saydığım hayatı yaşamayan çocuklara ne anlatabilirsiniz?
Ekmeğin kaç para olduğunu bilmeyen, elinden tablet, telefon düşmeyen, ekmek almaya gitmemiş, sabahleyin 5:30’da uyanmayan, çocuklar ne bilsin hayatın olduğunu!
Kamyonda insan taşındığını ne bilsin. Cücük lastiği nedir, üstü açık bir kamyonda yolculuk etmekte nedir, süper lüks arabanın arka koltuğuna üç tane çocuk bindirirsin birbiriyle kavga ediyor.
Klimalı arabanın içerisinde dahi yer kavgası var. Ekmek davası vermemişler, evin geçimine katkıları yok, senede üç tane ayakkabı değiştiriyorlar.
Bize ayakkabı alırken bunu seneye de giyeceksin diye bir numara büyük alırlardı.
Varlıklı bir aile olmamıza rağmen.
*
Şimdi hangi çocuğa kabul ettirebilirsiniz aynı ayakkabıyı iki sene giymeyi.
Sonuç olarak; Aman benim çektiğimi çekmesin, aman benim yaşadığımı yaşamasın derken, çocuklarımızı fanusun içinde bakıma muhtaç hale getirdiğimizi unutmayalım!
Z Kuşağı diye kategorize edip, acayip bulduğumuz bu kuşağı kendi elimizle bu hale biz getirmiş olabiliriz.
Çocuklarımıza sorumluluk vermeliyiz, marketten alışveriş yapsın, elektrik faturasını yatırsın, ekmek almaya gitsin ‘EKMEK‘
Ekmeğin tazesi güzeli nerede onu bilsin öğrensin.
Sebze-meyve almayı öğrensin, hangisi daha iyi daha güzel olur, ne kadar almalı kaç kilo yeterli.
Arabasını kendisi eliyle yıkasın! Yıkattırmasın!
Herhangi bir şeyi ona emanet edin, cebindeki paranın hesabını getirsin, alış-veriş yapınca fiş almayı öğrensin, defter tutsun, çiçek sulasın!
Herhangi bir evcil hayvan bakmayı öğrensin sorumluluk alsın.
Evde kedi beslesin, kanarya, muhabbet kuşu beslesin, onun sorumluluklarını alsın!
Çocukları kafese koymuşuz, yiyeceklerini de önlerine…
Sonra “BUNLAR Z KUŞAĞI, HEP BÖYLE” demekle kurtulamaz, çocuklarımızı bu hale biz getirdik!
Selametle kalın
Not: bizzat tarafımdan yaşanmış hikâyedir. Fotoğraftaki kamyon hikâyedeki kamyonun fotoğrafıdır.