Önce eğitimi ciddiye alan, eğitim adına çırpınan, dürüst ve ilkeli dershaneleri, yöneticilerini ayıralım, onları tenzih ederek yazımıza başlayalım.
Aylardır, yıllardır dershanelere güvenmediğimi, tamamen ticari kaygıyla çalıştıklarını,
Eğitim adına da hiçbir müsbet katkıları olmadığını, yasaların ve eğitimdeki boşluklardan yararlanarak, bugün eğitim sisteminin olmazsa olmazları haline gelen dershaneler için çok yazı yazdım.
Çok önceleri, kaçak öğretmen çalıştırdıklarını, dershaneler arasında ya sözde birliktelik olduğunu, yaratılan fiyat anarşisi ile her dershanenin bir ötekini kötülediğini, yerden yere vurduğunu da dile getirdim senelerdir.
Hatta, bir ara iktidarın dershanelere ilişkin ciddi bir yaptırımı da oldu, kapatılmasından yana düşüncesi olduğu da ulusal medyaya düşmüştü.
Sonra rafa kalktı demek ki…
Hatırlayın, birkaç sene önce, yine Fotospor’un altındaki sokakta bir dershanenin tası tarağı toplayıp kaçtığını, veliler ve öğrencilerin isyanını, mağduriyetini haberleştirdi arkadaşlarımız.
Ama yine de insanoğlu, gerek çevrenin, gerekse çocuklarının baskısı neticesi, çocuklarını dershanelere vermemek gibi bir vebali üzerine almak istemiyorlar. Moda oldu zaten. Çocuğunu dershaneye vermeyen velileri neredeyse kınayacaklar, ayıplayacaklar, “Anam gız, görüyor musun, çocuğunu dershaneye bile verememiş, vah vah, durumu yok demek ki…”
Ne alakası varsa…
*
Hatırlayan çok olur, eskiden bir alile tarhana yapamayınca, o aileyi fakir ve düşkün olmakla yorumlardı insanlar. Alışkanlıktı, ihtiyaçtı, temel gıda maddesi idi. Yapamayınca, olmayınca, o ailenin o yıl işinin bozuk gittiğine işaret edilirdi.
Veliler ve öğrencilerin yorumu şu; “Bunların kaptı-kaçtıyı yaşamın bir parçası haline getiren sokak çocuklarından farkı yok.” Kimse itiraz etmesin, “Hiç öyle şey olur mu?” demesin, saçma sapan savunmaya girmesin, yaya kalırlar.
Örneklerini çok duyduk, çok yaşadık, çok haber yaptık.
Bir kere, Türkçeyi bile doğru kullanmaktan imtina eden Türkçesi bozuk dershaneler, ısrarla (dersane)yi kullanırlar. Bilgisayarda bile yazarken hata veriyor, bunlar ısrarla dersane diyorlar.
*
Çok önce yaşanan bu meseleye neden girdiğime gelince, isterseniz önce bir haberi kısaca verelim, (haber eski ama, güncelliğini hiç kaybetmedi) yoruma sonra devam ederiz:
Kahramanmaraş'ta, bir grup öğrenci, öğretmenlerin ücretleri ödenmediği için derslere girmediği dershane yetkililerinin senetlerini iade etmediğini ileri sürmüşler.
İsmetpaşa Mahallesi'ndeki dershane önünde toplanan öğrenciler adına açıklama yapan Ahmet Kortürk, ''öğretmenlerimiz 2 haftadır paralarını alamadıkları için derse girmiyor, biz de verdiğimiz senetleri geri alamıyoruz'' demişti.
Öğretmenleri olmadığı için bir haftadan beri ders göremediklerini savunan Kortürk, isyan ediyor adeta: ''Öğretmenlerimiz bu durumu kendileri bize söyledi. İdareyle konuşmak istedik ancak muhatap bulamadık. Senetlerimiz ellerinde. Görmediğimiz derslerin aylık ücretlerini ödemek zorunda bırakılıyoruz. Dershanede kantin işletmecisi dışından öğretmen ve idari personelin bulunmuyor. Sınavlara az bir süre kala haklarımızın bu şekilde heba edilmesi bizi üzüyor.''
Sonra ne mi olmuş, öğrenci ve veliler olaysız dağılmış.
Genel Merkezi Ankara'da bulunan dershanenin şu ana kadar bir yetkilisine ulaşılamamış, il milli eğitim müdürlüğünün ise dershane ile ilgili soruşturma başlatıp müfettiş görevlendirmiş.
*
Milli eğitim müdürlüğü görevini yapmış. Ama ne çare! Bu kaçıncı vurgun, bu kaçıncı kaptı-kaçtı. Bu kaçıncı insanları aldatma, bu kaçıncı öğrencilerin gelecekleri ile oynama, onların istikballerine balta vurma, bu kaçıncı sömürü…
Bu öğrencilere, bu çocukları büyük ümitlerle, üstelik de yemeyip giymeden çocuklarının başarılı olması için dershanelere gönderme mecburiyetinde hisseden velilerin içinde bulunduğu durumu acaba o dershane yetkilileri anlamaktan aciz mi?
Sizin hiç mi Allah korkunuz yok!