Sanki bir erken seçim havası estiriliyor gibi. Sanki öyle bir izlenim varmış gibi hareketler, icraatlar, söylemler gırla giderken, insanlar da şu koronalı günlerde “Bir arken, bir baskın seçimde nereden çıktı. Ülkenin bir seçime daha tahammülü yok!” diye düşünürken, bakıyorum bazı köşe yazarları, gazeteler, televizyon yorumcuları ve siyasetçiler, neredeyse erken seçimin tam tamlarını çalmaya başlamışlar bile.
Muhtemelen 2021 Haziran ayında bir erken seçim bekleniyor. Olur mu, olmaz mı, büyüklerimiz tabi ki bizden akıllı, onlar en iyisini bilirler!
Baksanıza, “Biz erken seçime hazırız!” diyerek efelenenler bile çıkıyor. Oysa çoğu kaçak güreşiyor bu meselede. Çapı yok, altyapıdan bihaber, karekökü sıfır, seçime hazırmış ede’m. Yeme bizi yahu!
Neyse…
Büyüklerimiz daha iyi bilirler. Ne zaman karar verirlerse, ben de hazırım seçime.
*
Sadece seçim dönemlerinde değil, günlük yaşamda bile yalanlar, iftiralar, kumpaslar, alavere@dalavereler gırla gidiyor. Neredeyse meslek haline getirilmiş vaziyette. Zaten şu sıralar yalan, iftira, kumpas, dedikodu ile geçiyor ömürler. İki kişi bir araya gelmesin yeter ki, başlıyorlar dedikoduya, yalana, iftiraya, komplo teorilerine…
Vur abalıya! Yalandan kim ölmüş.
O kadar çoğaldı ki günümüzde bu hareketler, Goebbels mezarından kalkıp çıksa, bunların ellerinden öper, “Vallahi sizi kutlarım, ben bile sizin kadar yalan, iftira, komplo teorisi üretememiştim” diyecektir. İşte, Goebbelsit propaganda esaslarından örnekler diyeceğim de, siz yine de bunlara uymayın, aldırış etmeyin, inanamayın derim.
Gerçi ne desek boş, karakter meselesi hepsi…
Ama inananı, rağbet edeni çok birader! İşte o propaganda sözcüklerinden, malzemelerinden bir değil, birkaç örnek!
*
“Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır! Olmazsa yalana devam edin! Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Bir insana yalan da olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin! Çünkü halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır, kanar.
Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin! Asla karşınızdakinin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin! Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın! Asla kabahat ve suçu üstlenmeyin! Sadece bir karşınızdakine odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın, etkili olacaktır!
Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk kitlesi sunayım! Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun! Prestij ve karizma sahibi lider, propaganda işini kolaylaştırır.
İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır!”
*
Yani yeryüzündeki hangi coğrafyaya giderseniz gidin ve Kemal Sunal’ın Zübük filminden hatırlayın, çok bağıran kazanıyor! Aksi halde bir baltaya sap olmanız mümkün görünmeyecek!
Dedim ama…
Siz yine de bildiğinizi doğrulardan geri kalmayın! Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar…