Valla onu bunu bilmem, sevseniz de sevmeseniz de, oy verseniz de vermeseniz de, kuralcı bulsanız, bürokrat kafalı deseniz de (ama asla ve kesinlikle hırsızdı, çaldı, yakınlarını zengin etti, mala mülke kavuştu, akaryakıt istasyonu sahibi oldu, bağ-bahçe edindi, kendine özel mlikane yaptırdı diyemezsiniz) Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, 6 Şubat depremleri sonrası kalıcı konutlara kavuşma konusunda atağa geçti.
Evi barkı unuttu, sırf kışın ağır şartları daha kendisini göstermeden çabalıyor, çırpınıyor, uykuları haram ederek, yaraları sarmaya devam ediyor.
Görüyorsunuz, şehir toparlanmaya başladı. Bu millet, daha 5 sene önceki algı ile yaşıyor. Fakat Başkan sayın Güngör, algıları kırarcasına, iyi niyetini, dürüstlüğünü ortaya koyarcasına özveriyle çalışırken, boş durmuyor yerinde dönüşüm projeleri, rezerv-proje alanlarını birer birer devreye sokuyor.
*
Birkaç gün sonra aday gösterilse de hoş onun için gösterilmese de. Çok da umursamıyor. Çok da hevesli değil. Siyasetçi olamadığını artık bacak kadar çocuklar bile öğrendi, gördü, yaşadı. Herkes gibi. Kendisi de bu gerçeğin farkında. Ama illa ki siyasetçi olmak zorunda mıydı, bu da tartışılırken, O şimdi kendisini şehre ve insanlara adadı. Vebali biliyor, kul hakkını biliyor.
Deprem mağdurlarını düşünüyor. Evsiz barksız insanları, işyeri sahiplerini. Bu şehir çadırdan sonra konteyner kentlerden de kurtulacak. Ama elinde sihirli deynek yok, ama elinde şişeden cin çıkartacak, ‘Ne dilersen dile benden!’ diyecek Alaaddin lambası da yok.
Ne söylenenlere aldırıyor, ne yazılanlara kafa takıyor. O’nun için varsa yoksa şehri kısa sürede ayağa kaldırmak, ihya ve inşa etmek.
*
Peki soracaksınız, ‘Afşin Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven ne alaka?’
Sadece Mehmet Fatih Güven mi, Mehmet Gürbüz var, Osman Okumuş var.
Kabul etmek gerekirse, yerinde dönüşümde, hak sahipliği konusunda ve ruhsat verme meselesinde cesaretli davranan isimdir Mehmet Fatih Güven.
Peki bu meselede Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz’ün de hakkını yememek lazım. O da hem ruhsat konusunda, hem hak sahipliği, hem kentsel dönüşüm anlamında ilk atağa geçenlerden, şehirlerini ayağa kaldırma noktasında risk alanlardan.
Türkoğlu belediye başkanı, bugün itibariyle büyük düşünerek büyükşehir belediye başkan adaylığına talip olan, görev verildiğinde kısa sürede şehri ayağa kaldırılacağına inanılan Osman Okumuş’u anlatmaya gerek yok. O, proje adamı, özkaynak yaratma, yeteneğini hizmete monte etme ustası.
Merkez dahil, bu 3 ilçe belediye başkanlarının çabaları sonucunda Yerinde Dönüşüm Projeleri birer birer hayat geçiyor.
*
Asıl meseleye değinecek olursak.
Hak sahipliği konusunda haksızlıkların yaşandığını duyuyor, okuyoruz. Tam bir rezalet. Gidip başvuruyorsun stajyer çocuklara, (TYP’li) onların da bir şey bildiği yok, topu amirlerine atıyor, ama derdini anlatacak yetkili, amir memur bulamıyorsun derdini anlatacak.
Küfrediyor, günaha giriyorsun!
AFAD sorumlularına ve Hak Sahipliği Koordinasyon sorumlusuna gidiyorsun, yapacak bir şeylerinin olmadığını belirterek, ‘Mahkemeye gidin!’ diyerek akıl veriyorlar. Yardımcı olmak, adam gibi incelemek, vatandaşın işini kolaylaştırmak yok. Baştan sav, tamam!
Sen necisin, bostan korkuluğu mu!
Hak sahipliği meselesinde karar verirken araştırın, inceleyin, sorup soruşturun! İnsanları mağdur etmenin manası ne? Zevk mi, keyif mi alıyorsunuz vatandaşa işkence çektirmeden!
İnsanların hayatı, can güvenliği bu kadar mı ucuz!
Şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor, adliye hem bugün için dahi hasar tespitleriyle, hak sahipliği davaları ile kentsel dönüşüm davaları ile dolup taşıyor iken, kış geldi çattı, kapıya dayandı, sizler vatandaşın yarasına merhem olmak varken onlara işkence çektiriyorsunuz!
Vatandaşa çektirdiğiniz cehennem azabının vebali aklınıza gelmiyor mu hiç?
*
Rezerv, diğer adıyla proje alanı meselesi de insanların mağduriyetinin üzerine tuz biber ekmeye devam ediyor. Hak iddia edemiyorsunuz, mülkiyet hakkınız elinizden alınıyor, size ne zaman ve nerede verileceği belli olmayan yerler konusunda kafanız karışık, fakat vatandaş perişan kimin umurunda!
Siyasi irade seyrediyor, Ankara’da bir bakan ziyaret edileceğinde, ya da şehre bir üst düzey birisi geldiğinde, takım elbiselerle pozlar veriliyor, Ankara’ya selam çakılıyor, mesajlar veriliyor, bunun adı da ‘siyasetçiler çalışıyor!’
Esnafın, halkın arasına inmekten, onları dinlemekten, yaralarına merhem olmaktan imtina eden siyasiler, daha şimdiden depremin, yani kentsel dönüşümün rantını yeme peşine düşmüşken, mağdur esnaf, mağdur hak sahipleri kara kara geçireceği kara kışı düşünüyor.
*
Ha, konteyner kentler zaten ayrı bir facia. Ne ilgilenenler var, ne sorumlular. Çoğunun eksiği varken, şikâyetler kulak arkası ediliyor, mağdur insanlar, konteyter kentlerde yaşamaya mecbur ve mahkûm edilen insanlar başlarının çaresine bakmak için umutsuzca bekliyorlar.
Konteyner kentlere ancak bir bakan geldiğinde uğruyor siyasetçiler. Onun dışında göreniniz, duyanınız olduysa, helal olsun diyeceğim de, yoklar, yokları oynuyorlar.
Allah devlete zeval vermesin! Amin!