Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarının belirlenmesine sayılı günler kala, özellikle büyükşehir için yeni yeni isimler sahneye çıkmaya, ortaya atılmaya başlandı.
Ve şu sıralar, bazı belediye başkanı arkadaşlarımız Ankara’dalar.
Ak Parti Genel Merkezince çağrıldılar. Artık yarışın, etabın sonuna geliyoruz. Hani köprüden sonraki son çıkış derler ya, o hesap işte, sizlere de sayılı gün dediğime bakmayın, iki gün sonra, yani Çarşamba’ya işlem tamam. Artık zurnanın zırt dediği yere geliyoruz değil, geldik. Dananın kuyruğu koptu kopacak.
*
Sadece Ak Parti cenahı değil, şehirde ve ilçelerdeki partili partisiz herkes büyükşehir belediye başkanı adayının kim olacağını merak ediyor. Gerçi bu milletin başına ne geliyorsa ya meraktan geliyor, ya meraktan…
Ortasını bulamıyorlar.
Millet ekonomiyi unuttu, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Bodrum’da aldığı yazlık evi ve anasının evine taşınmasını unuttu, enflasyonu unuttu, TÜİK’i bile unuttu, çalışan emeklilere verilecek 5 milyonu unuttu, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘Biz kimseden para istemiyoruz, para aramak için de bir yere gitmiyoruz!’ sözlerini bir tarafa koydu, CHP milletvekili Ali Öztunç’un Hayrettin Güngör’ün karşısına rakip olarak (ki olmayacak, olamayacak!) çıkacağına dair iddiasını unuttu, bankacı kadının futbol teknik adamlarını nasıl çarptığını, dolandırdığını unuttu, sosyal medya maymunlarını (pardon fenomenlerini) unuttu, yatıp kalkıp büyükşehir belediye başkanının kim olacağını konuşur olduk.
*
Birkaç gün daha sabır! Daha önce kaç kez yazdım, söyledim. İsim belli… Kim olduğunu da bal gibi biliyorsunuz. Ama adamına göre orta sahada top çevirdiğiniz için sizi samimiyet testine soksam da faydası yok!
Sabır tamam da, millet isim yumurtlamaktan geri kalmıyor, durmuyor. Kimisi ağzından konuşuyor, kimisi kıçından! Tutarsızlık var! Bakıyorsun, herkes siyaset allamesi kesilmiş. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de…
*
Ya algı yaratmak için yapıyorlar bunu, ya kafa karıştırmak için! Ortasını bulamıyorsunuz. Muhtemelen önünüzdeki Çarşamba günü (olmadı nihai gün Cuma) açıklanacak ya, özellikle sosyal medya boş ve rahat durmuyor. Yeni yeni isimleri, aslında yeni değil, bildiğimiz isimleri, belki de çoğu şehirden uzak olanları monte etmeye çalışsalar da, özellikle büyükşehir adayı belli.
Asgari ücretin daha bir ay önceden belli olduğu gibi. O toplantılar, o rakam önermeler, sözüm ona işçinin değil, patronun adamı olan sendika (güya işçiyi savunuyorlar, hepsi de patronların adamı, sahtekârlar) başkanlarının büyük büyük lafları, atıp tutmaları, çemkirmeleri ve o tartışmalar işin magazin tarafı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ajandasında yazılı. Onun için anketlermiş, temayül imiş, toplantılarmış, tartışmalarmış hepsi boş, hepsi hikâye.
Patron ne derse o…
*
Dedikten sonra asıl meseleye geliyorum.
Her ne kadar tepkileri, şimşekleri üzerine çekse de, bu şehirdeki en masum kişi, en yakışan isim, şehri toparlamaya çalışan, gecesini gündüze katıp hayatın normale dönmesi, şehrin yeniden ihya ve inşa edilmesi konusunda sorunlara vakıf kişi olarak Hayrettin Güngör görünürken, durduk yerde, hem de neredeyse bir aydır Mahir Ünal’ın adı geçmeye başladı. Mahir Ünal’ın kim olduğunu hatırlatmaya, söylemeye gerek yok. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a en yakın isim ve bizim bu bölgenin de hafızası.
Bu üfürmelerden, bu ileri sürmelerden, bu iddialardan eminim sayın Ünal da rahatsızdır. O da bir an önce belirlense de rahat etsem diye düşünüyordur.
*
Sayın Mahir Ünal ile kalınsa yine iyi, yetmez ama evet dediler bu kez de Hacı Mehmet Güner’i parlatmaya başladılar. Şu sıralar İstanbul Büyükşehir Çevre ve Şehircilik İl Müdürü olan Güner’in adı dillendirilirken, iddiaların, önerilerin arkası kesilmedi, son kez de TÜSAŞ Genel Müdürü sayın Prof. Dr. Rafet Bozdoğan gündeme oturuverdi. Gündem, ortalık yine tozduman, bizim deyimle batman çağıla karıştı.
Sayın Bozdoğan ile konuştum, muhtemelen sizler de (hem de kendisini çok arayan olmuş) konuşmuşsunuzdur, kesinlikle yok dedi. Mevcut görevi çok kutsal, çok anlamlı ve çok büyük!
Ama vatandaşın ne çenesi duruyor, ne eli. Yazıyor, konuşuyor, yakıştırıyor, layık görüyor.
*
Birkaç güne kadar yüreğinizin sızısını duyacaksınız. Kim kalacak, kime güle güle denilecek, az kaldı, sabır…
Dedim ya, vakit daraldıkça üfürmeler, heyecan kasırgası Türk filmlerini andırır hale geldikçe, balonlar havada uçuşuyor.
Ama bu balon bir gün (yarın veya Cuma) patlayacak. Patlayacak da acaba kimin elinde kalacak?
Bizim yazmamız, konuşmamız, sağda solda isimleri dillendirmemiz boş. Herkes şehre yakışacak ismin gelmesini, koltuğa oturmasını bekliyor haklı olarak da, lakin dışarıdan gelecek isimlere pek de sıcak bakılmıyor bu şehirde.
Size yemin ederim, bu iddiayı ileri sürenler, sayın Güngör’e bile razılar.
Demedi demeyin!