Daha doğrusu gidilemez. Gidenin de aklına tükürürler bu memlekette, ‘kafayı yemiş’ derler, ‘bile bile kendini ölüme, ateşe atıyor!’ derler, ‘bunun aklında zoru var galiba!’ derler, ‘Allah akıl fikir versin!’ derler.

Peki, madem öyle, işte böyle, ben de sorayım.

Siyasiler, başkanlar her yolu bilirler mi?

Adaylar, başkanlar yoldan saparlar, çıkarlar mı?

Yol yordam bilmeyenden başkan olur mu?

Askerine, ordusuna sahip olamayan komutanın zafer kazanamayacağını bilmezler mi? Hangi partinin il-ilçe başkanı, fark eder mi?

Kimileri her yolun yolcusu mu?

*

Benim sorular kadar cevabı da üniversite öğrencilerin terletecek kadar ilginç, o kadar da tuhaf!

Bırakın yolu da, ülkede her şey ikiye ayrılmış vaziyette. Yıldırım düşmüş ağaç gibi. Kadın kocasından ayrı, öğrenci öğretmeninden, kardeş kardeşinden, işçi patronundan, ortak ortağından.

Yollar ayrılınca, düşünceler ikiye bölününce, dirlik düzen tutmayınca, toplumda ne huzuru kalıyor, ne bereket. Huzur ve bereket de bir tarafa, güven ve inançlar da toplumdan elini ayağını çekince, bir yola bakıyorsun, bir ayrılık şarkılarına kulak veriyorsun, ne diyeceğini bilemediğin gibi, şaşırıp kalıyorsun!

Bu coğrafyada, bu ortamda, ki buna ekonomik açmazları, krizleri de ilave edin aile mefhumu da yok oluyor. Aile toplumun temel direği. Toplumu ayakta tutan bu direk kırılınca, kolan ve kiriş gibi kesilince, yıkımlar baş gösteriyor. Yıkımların baş göstermesi, fuhuşu, evlilikte ayrılıkları, toplumsal dinamikleri tetikliyor, arsızlık, hırsızlık bu sosyal krizden nemalanıp tavan yapıyor.

Evet, yıldırım düşmüş ağaç gibi ikiye ayrıldık.

Sen bir yana savruldun, ben bir yana.

Siyasi düşünceler, siyasi farklılıklar, görüş ayrılıkları, toplumu cehenneme çevirirken, bize cennet diye sunulan dünyanın kahrını çek çekebilirsen!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1488