Silah taşımayı sevmesem de, meşakkatli ve risk taşıyan işim, mesleğim gereği bulunduruyoruz. Bazen atış denemesinde bulunduğum olsa da, isabet ettirdiğimizi kadar ıska geçtiklerimiz de olmadı değil.

Atış yaparken her zaman 12'den vuramayabilir, isabet tutturamayabilirsiniz, fakat önemli olan hayatı, gerçekleri, doğruları, güzellikleri ıska geçmemek. Şuraya gelmek istiyorum;

Aslen Göksun’lu olan Yusuf Dikeç, Fransa’da başlayıp sona eren olimpiyatların en gözde ismi olup çıkıverdi. Birden bire meşhur oldu, fenomen de diyorlar buna, ülke geneline taşındı, hareketleri, pozları tüm spor camiasını yıktı geçti.

Herkes Yusuf Dikeç kesiliverdi. Sosyal medyaya bakıyorum, sporun her branşında, sinema ve magazin camiasında, atıcılık sporunda ikinci olup gümüş madalya alan hemşerimizi konuşurken, kimse atıcılıkta atın madalya alanı konuşmuyor, tanımıyor bile.

Yakında film, dizi teklifleri alırsa şaşırmayın derim.

*

Eğer başarısız olsaydı “Böyle ekipmansız, eller cepte atış mı yapılır! Olimpiyatta bu ne laubalilik?” denecekti.

Bu atış, madalya almak koşuluyla “karizmatik” sayılacak bir atış tarzıydı, madalya getirdi ve tüm dünyanın gündemine oturdu.

Peki bu dereceden, bu pozdan ne manalar çıkarabilir, üretebiliriz. Bakalım mı?

*

Asında hemşehrimiz bize, dünyaya bir mesaj verdi. Bir hareketi ile fenomen oldu, hem ülkemizin adını duyurdu, hem de karizmatik tavrı ile gündeme oturuverdi. Peki, hangi dersleri almalıyız bu hareketinden, aldığı madalyadan, verdiği pozdan; Bakalım…

1. Ders: Gidiş yolunun değerini ulaştığın sonuç belirler. Sonuçta başarı varsa yaptıkların herkeste hayranlık uyandırır, sonuçta başarı yoksa en vasıfsızdan bile nasihat alırsın.

*

Herkes gibi teçhizatlı bir atışla altın madalya alsaydı bu kadar ses getirmeyecekti.

Dünyada ‘trend topic’ olan, Elon Musk’ın bile tebrik ettiği, muhtemelen gözlük firmaları başta olmak üzere birçok sponsorun kapısını çalacağı kişi yarışmada 2. oldu. Birinciyi, yani altın madalya alanı kimse konuşmuyor.

Yani “karizmatik, farklı, özgün” bir gümüş madalya, “sıradan” bir altın madalyadan çok daha değerli olabiliyor.

Ders 2: Sıra dışı ve özgün kalabilmek gümüşü altından, ikinciyi birinciden, yarını bugünden daha değerli kılar.

Aferin 51 yaşındaki yiğit adama. Atmış, isabet, vurmuş. Başkaları ve çoğu kimseler gibi ıska geçmemiş!

*

Bize bugüne kadar hep “Ellerin cebinde başarıya ulaşamazsın” dendi. Hep diğerleri gibi, yani olması gerektiği gibi olmamız öğretildi.

Düşünsenize genç bir sporcu antrenmanda elleri cebinde bu şekilde atış yapıyor. Muhtemelen azarlanır, ekipman takması için zorlanır, ısrar ederse takımdan çıkarılırdı.

Meğer, mesele ellerin cepte olması veya bilinen doğruları uygulaman değilmiş. Sana en uygun, performansını maksimize edeceğin o kendi yolunu bulmakmış.

Ders 3: Tüm gücüyle seni sıradanlaştırmaya çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilirsen, ellerinin cebinde olması bile sana yardımcı olacaktır.

*

Sevindiğim bir başka mesele, Göksun Belediye Bakanı Selim Cüce de verdi müjdeyi, atıcımız, gururumuz Dikeç adını taşıyan bir poligon yaptıracakmış. Helal olsun başkanım. Sana da bu yakışırdı.

Teşekkürler kıymetli hemşehrim, bize ve dünyaya çok ders verdin aslan parçası Yusuf Dikeç!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1488