Şubat’ın ilk günü.
Bahçelivler semt pazarındayım.
Bir bayan, belli ki ihtiyaç sahibi, kelli felli birine yaklaştı, “Abi, Allah rızası için bir sadaka!” deyince densiz adam orta yaşlı kadına şunu söyledi, “Git başımdan be kadın, Tayyip Erdoğan’dan iste, o versin!” şeklinde bir de azarladı ki, o anda kadının yüzünü görmek istemedim.
Belki de ilk kez karşılaşmıyordu, kim bilir daha ne azarlar işitmiş, hangi hakaretlerle karşılaşmıştı, Allah bilir.
Allah rızası için istemişti sadakayı.
Başbakan Tayyip Erdoğan için değil.
Tamam, vermeyebilirsin, paran da olmayabilir cebinde, lakin o insanın gururu ile oynamak, rencide etmek, hakaret etmek, hangi insanlık kitabında yazılı, bilemedim.
*
“Allah versin, kusura bakma!” diyebilirdi. “Bozukluğum yok, olsa verecektim!” şeklinde gönül alıcı cevap da verebilirdin.
İncitmeden, kırmadan, gururu ile oynamadan.
Ancak, Allah rızası için vereceğin üç beş kuruşu siyasete alet edip, sözüm ona iktidara yüklenmek ne kazandırdı sonra, ya da o senden 1 lira isteyen bayana ne kaybettirdi, hiç!
Yakıştı mı sana, o çirkin ve bir bayana söylenmeyecek cevap ile mutlu oldun mu, tatmin etti mi seni?
Ya da utanmadın mı?