Vatandaşın deprem sonrası karşılaştığı ve canını acıtan, içini sızlatan, gecikmesiyle kaygılarını da artıran meselelerden biri de ruhsat.
Her yerde söyleniyor, yazılıyor ve tartışma meselesi oluyor, belediyelerin kış gelmeden, vatandaşın evlerine bir an önce taşınmaları gerekçe gösterilerek ruhsat ve zemin etüd sorunun çözümü aciliyet kesbediyor.
Bakın, Keziban Taşın adında önem verdiğim bir takipçim, bu meseleye ilişkin şu yorumu yapmış, buyurun, okuyalım;
“Yerinde dönüşüme başvuran müteahhitle antlaşma yapan, biran önce evine gitmek isteyen depremzedelerin ruhsat, zemin etüdü vs işler oldukça uzun sürüyor. Sayın yetkililer, dönüşüm için başvuruda bulunan ev sahipleri gerçekten mağdur durumdalar. Yeterli elman sıkıntısı var ondan gecikiyorsa bunu bir an evvel çözüme ulaştırmanız gerekir. Yavaş çalışılıyorsa hızlandırın lütfen.
Bir inşaat firması ile anlaşıyorsunuz adam 14 ay süre veriyor teslim için ancak ilgili müdürlüklerden alacağınız ruhsat 6 aya kadar sürüyor, bu sıkıntılı ve gergin bekleyiş herkesi yoruyor kimi insanlar ev sahipleri ile gergin kimi ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor.
Lütfen kalıcı çözümlerle insanların mağduriyetlerini gidermek için çalışın.
Zaten yeterince yorgunuz, şimdi daha çok çalışmalı, insanımızın sorunlarına çözüm odaklı bakmalı diye düşünüyorum.”
Haklı mı? Noktasına, virgülüne kadar evet!
*
Bu sadece Keziban Hanımın sorunu değil. Kime rastlasam, kime merhaba desem, ruhsat meselesini açıyor, belediyelerin bu işi bilerek veya bilmeyerek savsadıklarını düşünüyor, bahaneler üretilerek, ‘ruhsat verecek elamanımız yok, olan da izinde’ gibi hiç de masum ve inandırıcı olmayan bahanelerle vatandaş endişe bataklığına sürükleniyor. Ertele, uzak, nereye ve ne zamana kadar sürecek bu bilmece, bu çözümsüzlük!
Bu meselede belediyelerin işi bilen, yeterli donanımlı elamanlarının olmadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Niye, çünkü benim partinin adamı, benim takımı tutuyor. İşe adam değil, adama iş ayarlanırsa, sonuç kaçınılmaz bu olur, rezaletler de ilanihaye sürer gider. Olan vatandaşa, yaratılan mağdurlara, ortaya çıkan mağduriyetlere olur.
Depremden çıkmış, ciddi yıkım yaşamış biri şehirden söz ediyoruz. Belediye başkanları ruhsat ve zemin etüdü meselesinde yeterli bilgiye, donanıma sahip olmayabilir.
Lakin bünyesinde bulunduracakları teknik bir kadro bu işi çözecek iken, koltuğa oturduklarında bu mesele ile karşı karşıya kalacaklarını bile bile aday oldular ve seçildiler, o vakit vatandaşın sorununu çözme konusunda vakit geçirmemeli ve mağduriyet yaratmamalıdırlar.
*
Önümüz kış. Herkes bir an önce yuvasına, evine kavuşmak istiyor. Şu gün olmuş, barınma, ulaşım ve ısınma ciddi sorun olarak kapıda bizi beklerken, belediyeler ruhsat meselesinde inisiyatif alıp karar vermek zorundalar.
Bahanelere sığınmak, ağlamak belediyelerin işi değil. Ve belediyeler ağlama duvarı hiç değil.
O vakit adama, ‘karnının doymayacağını bildiğin sofraya niye oturdun!’ diye sorarlar.
Demem o ki, Keziban Hanımın önerisini bir kere daha gözden geçirmenizde fayda var!