Araç kullanıp da radara düşme, yakalanma korkusu yaşamayan sürücü yok. Sürat felaket deseler de, genellikle kural tanımayan sürücü kitlesi, radara çok düşüyor. Düşünce de ceza kaçınılmaz.
Süratli araba kullanmak, radara yakalanmak marifet değil. Kullandığımız araçlar ralli içinde üretilmedi, yarışa katılacak da değiliz, fakat bu kuralsızlık, bu trafik kurallarına uymamazlığa ne gerek var.
Ya paramız çok ya aklımız yok!
*
Lafı nereye getireceğimi tahmin eden sıkı takipçilerime hayranım! Tabi ki siyaset, tabi ki yerel yönetimler.
Bile bile hız yapar, kuralları hiçe sayarız, yakalandığımızda ise görevini yapan trafik polislerine kafa tutar, ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun!’ diye çalım satarız, ya da tehdit edip ‘sen Hakkari’yi gördün mü?’ gevşekliğini koyarız ortaya.
Seni tanısam ne olur, tanımasam ne olur.
Hakkari’yi görsem ne yazar, görmesem Gönül Yazar!
*
Bizde siyasiler radara düşerler, fakat ceza yemezler trafik polisinden. Dokunulmazlıkları vardır. Devletin veremediği cezayı vatandaşa verir onlara.
Ne zaman, tabi ki seçim zamanı, sandıkta! Radara yakalandıklarında, düştüklerinde kesilecek cezayı ödeyecek zamanlarını bırakın, imkanları bile olmayacak! Ve çaptan ve gözden düşecekler. Halka rağmen siyaset yapılmayacağını bile bile yakalandıkları radar onlara öyle bir ceza verecek ki, akılları şaşacak!
*
Bir hatıramı anlatayım.
Depremde hayatını kaybeden eski milletvekilimiz rahmetli Dt. Sıtkı Güvenç ile seneler önce Ankara’ya gidiyoruz. Aylardan temmuz, hava sıcak.
Maraş’tan çıktık, fakat Sıtkı Bey sivil. Ayağında çorap bile yok, üzerinde rahat bir kıyafet var, bende ise aksine takım elbise, kravat. Bana; ‘Mehmet abi, arabanın arkasında gitmeyi sevmiyorum. Sen arkaya otur, ben önde gideyim.’ deyince, peki dedik.
Şoförümüzün adı Ökkeş.
*
Hanek ede ede giderken, tabi eski yoldayız, hız 150’nin üzerinde. Andırın yol ayrımını geçtik, omuzu kalabalık bir uzman başçavuş arabayı durdurdu. Şoförümüz Ökkeş meclis kartını gösterdi, arabada milletvekili olduğunu söyledi.
Dedim ya, aylardan Temmuz, hava sıcak. Arabaların camları açık. Başçavuş arkaya doğru eğildi, bana hitaben, ‘Sayın vekilim, iyi yolculuklar!’ demesin mi.
Araba hareket eder etmez, rahmetli Sıtkı Bey gülmekten adeta kırıldı. Gülerek; ‘Karizmayı çizdirdik Mehmet abi’ demişti.
Ben de, ’Ne var yani, iki dakikalığına biz de milletvekili olduysak kıyamet mi koptu, fena mı oldu?’ demiştim.
Gülüştük, yola devam ettik. Mazide kalan bir tatlı hatıraydı.
Meğer depremde ecelin, Azrail’in radarına yakalanmak, düşmek de varmış kaderinde! Nur içinde yatsın!