Seçim çalışmaları kapsamında esnafı, vatandaşı ziyaret ediyor, sivil toplum kuruluşlarını, canınız istediğinde sizin tabirinizle ‘güzide basın mensuplarını’ ihmal etmiyorsunuz da, biraz da birbirinizi ziyaret etseniz, birbirinizi dinleseniz, birbirinizi anlatıp ikna etseniz nasıl olur a şekerparem!
Siz iktidar veya muhalefet parti temsilcileri fark etmiyor, AK Parti CHP’ye gitse, CHP de MHP’yi ziyaret edip başarılar dilese, İyi Parti iyi gününde olsun da Gelecek partisine koştura koştura gidiverse, DEM’liler AK Partiye uğrayıp bir demli çay içip seçim çalışmaları hakkında bilgiler alsalar, fikir alış-verişinde bulunsalar, projelerini paylaşsalar, kıyamet mi kopar acaba?
*
Birbirlerini yemek yerine, oturup bir lokantada birlikte yemek yeseler, çay içseler, birbirlerinin hal hatırını sorsalar, Deva Partililer iktidar partisinin bir taziyesine katılsa, başsağlığı dilese, Saadet Partisi Yeniden Refah Partisine uğrayıp, nasıl olsa ikisi de milli görüş geleneğinden gelen siyasetçiler, hasta ziyaretlerine birlikte gitseler, Demokrat Parti mensupları bir karşı mahallenin cenazesinde tabuta omuz verse, nasıl olur sizce!
*
Dikkat edin, hep aynı çarşıya iniyorlar, hep aynı teraneleri dillerinden döküyorlar, hep aynı şarkıları-türküleri dinletip, milleti uyuttuklarını, yutturduklarını sansalar da, vatandaş da artık uyandığını, ‘keriz yerine’ konmaktan nefret ettiğini bilseler belki de başka türden mırıldanacaklar seçmene de, kelimeler, cümleler hep aynı.
Papağan gibi, kuruluş saat gibi, aynı cümleler, aynı vaatler, aynı yalanlar, aynı plan-projeler. Zaten çoğu da birbirinden çalma birbirinin kopyası.
Ve sevgili halkım, sevgili seçmenim, bakın seçim zamanı da olsa, ara ara adam yerine konuyorsunuz, oturun da halinize şükredin, kurban kesin, bir budunu da bana gönderin! başka zaman olsa suratınıza bakmaz, selamınızı almazlar!
Hadi, gene iyisiniz, valla haat size güzel birader!
*
Esnafın, vatandaşın, STK’larının nefes aldıkları yok. Biri gidiyor, birileri geliyor. Arada 5 dakika ya var, ya yok. Zaten burnundan soluyon esnaf, gelenlere, kime ne desin.
Esnafa gidip ‘hayırlı işleriniz olsun, ne var ne yok, işleriniz nasıl, hayatınızdan memnun musunuz!’ dediklerinde, verecekleri cevap zaten tatmin etmeyecek esnafı, vatandaşı veya STK kanaat önderlerini, ne desinler, zaten yaraya merhum olacak, tuz basacak kudretleri, güçleri ve imkanları yok siyasetçilerin, ‘Eh, idare eder işte!’ teslimiyetçiliği ile gelene kapıyı gösteriyor nazikçe.
İtiraz etse, ekonomi berbat dese, borçlarımızı ödeyemiyoruz, çalışanların maaşlarını ödemekte sıkıntı çekiyoruz dese, daha kiramızı bile veremedik, vergiler fazla, mazot fazla, sattığımızın yerine koyamıyoruz, zarar ediyoruz deseler, ertesi günü kapıya birileri geleceğinden, idare ediyorlar, sabredip, yalandan da olsa şükür duasına çıkıyorlar.
*
Bir de vatandaş olsun, esnaf olsun, sivil toplum kuruluşları olsun gelenlerden, aynı martavalları dinlemekten bıktılar, usandılar.
‘şu seçim bir an önce bitse de kurtulsak şunların dilinden!’ diye yalvaran, dua eden çok insan tanıyorum.
Adamlar işinden gücünden oluyorlar, bir yere gidemiyorlar. Gelecekler diye hazır kıta bekleyedursunlar, bir de ikram babından bir şeyler alıp yediriyorlar. Çay kahve zaten işin çerez tarafı, aynı beylik cümleler dinleyenlere tiksinti vermeye başladı.
Ha, yapacak bir şey yok, şunun şurasında bir aydan biraz fazla bir zaman dilimi kaldı. Biraz daha sabredin, biraz daha dişinizi sıkın, biraz da ‘lahavle!’ çekin, biraz daha sabrınızın sınırı zorlandıysa ‘fesüphanallah!’ deyin, rahatlarsınız.
Her zaman A Haber dinleyip mutlu olacak değilsiniz ya, biraz da nas suresi okuyun, rahatlama adına yüreğinize ferahlık çökecek!
*
Yazı uzadı, geldik tavsiyeye… Biraz da kırsala gidin, gerçi ayaklarınız çamur olacak, yorulacaksınız ama oy kırsalda, dağda-bayırda.
Bayan siyasetçiler gitmesinler, topukları falan düşer maazallah, rezil-rüsva olurlar! Yazık!
Fakat…
Gidin o insanların nasırlı ellerini sıkın, buruşuk, kırışmış yüzlerinden öpün, korkmayın mideniz bulanmaz.
Sizlerden daha temizler!