CHP’nin birçok ilde önseçime gideceği daha 4 ay öncesinden belli olmuştu. Daha demokrat bir seçim olacak, halk istediğini meclise gönderecekti. Yani halkın fikri alınıyor, onun tercihleri öne çıkıyordu. Parti Meclisi ve MYK üyelerine önseçime girmenin önemini göstermekmiş asıl sebep. Kolayca tahmin edileceği gibi Parti Meclisi ve MYK üyelerinin bir bölümü, kontenjandan seçime girmek istiyorlardı çünkü.
*
Önseçimden ilk söz eden CHP İl Başkanı Esat Şengül olmuştu. Sonra aday adayları bu demokratik hareketi konuşmaları arasına sıkıştırmaya başlayınca, partililer de rahat bir nefes aldı. Çünkü önseçim telaşı ve derdi yaşamadan, merkezden bir yere tayin edilmek ve oradan seçilip zahmetsizce milletvekili olmak, biri bölüm siyasetçinin rüyası idi.
Tepeden inmek, gökten zenbille düşmek mutlu ediyor, böbürlendiriyordu odları çünkü.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine gelebilecek bu yöndeki taleplerin ve tepkilerin önünü kesebilmek için önseçime gitme kararı alınca, aday adayları da, özellikle ilk sıraya gireceğinden emin olanlar da rahata bir nefes aldı, derin bir ‘ooohhh!’ çektiler.
*
Bu minval üzere konuşacak olursak, önseçimde kim ilk sırada yer alır. Yani seçmen, delege, partili her neyse, kimi getirip birinci veya ikinci sıraya kondurur.
Bunu şimdilik kestirebilmek güç. Ancak kabul etmek gerekirse, CHP aday adayları bir önceki seçime oranla daha kaliteli isimlerden oluşuyor. Şimdi getirip birini ilk sıraya koyar, diğerlerine de kafamıza göre bir sıra verirsek, adaletsizlik yapmış olur, haksızlık etmiş oluruz ki, bu da bize yakışmaz. Çünkü delegenin, partilinin ve üyelerin tercihlerine ve tasarruflarına saygısızlık etmiş olmak, hoş değil.
Çünkü hepsi de arkadaşımız, kardeşimiz, dostumuz, mahallelimiz, komşumuz, hısımımız.
Hayırlısı neyse o olsun!