Kendini, cesaretini, tam özgüvenini, nesi varsa inandığı ülkü ve dava uğruna adayan insanlara saygı duyarım ve onları başıma taç ederim.
Samimi bulurum en azından. Partisinin, takımının, ülkesinin, devletinin, bayrağının, memleketinin davasını güden, sürdürenler yanında, hiçbir zeminde ve zamanda samimi olmadığı davasının peşinde koştuğunu söyleyenlere de inanmam.
Davasına inanan adam karşılık beklemez.
Davasının peşinde koşanın ne devletten, ne herhangi bir kurumdan beklentisi olmaz.
Davasını ülkenin beka sorunu yerine koyup, ihanet etmeyi aklından bile geçirmez.
‘Dava adamıyım!’ yalanını suratına maske edinip, her bir cebinde taşıdığı rengarenk maskelerle samimiyetsiz suratıyla rant, makam peşinde koşan ciddiyetsiz kimseler yok mu aramızda!
Gıran kadar.
*
AK PARTİ’de tanıdığım çok arkadaşımız, dostumuz var. Kimisi mahalleden, kimisi askerden, kimisi komşudan, kimisi meslekten olunca, hizmetinden, emeğinden hiçbir zaman kuşku duymadım.
Samimi AK Partililere eyvallah!
Ammmaaaaa.
Sırf makam için, sırf verdiği oyu ranta çevirmek için, sırf cebini ve banka hesabını doldurmak için, sırf oğlunu-kızını-gelinini-damadını işe koymak için, sırf bağ veya köy yolunun asfalt olması için, sırf toplumda karşılığı, gücü olan bir insan etiketini taşımak için, sırf taktığı parti rozeti ile ‘nüfuz sahibi’ dedirtmek için kendini dava adamı yerine koyanları yakalasam döverim!
Ciddiyetsizdir, samimiyetsizidir!
İşte bunlar AKP’lidir.
*
Ak Partililerin rengi bellidir. Yağmura göre tarla kaldırmazlar, partinin cefasını da çekerler, yine de ‘öf be!’ demezler. Yorulmak bilmezler, bayrak asarlar, billboardlara afiş yapıştırırlar, ne yağmur dinlerler, ne çamur, ne yaz bilirler, ne kış, ne tatil bilirler ne izin. Açlarından ölseler de belli etmezler.
Ne arkadaşlarının koltuğunda, ne başkalarının namusunda, malında-mülkünde gözleri olmaz. Yokluk çekseler de, cefa çekseler de yen kırılır kol içinde kalır diyerek içlerine atar, yine de başkanlarına, liderlerine hem toz kondurmazlar, hem de samimiyet, sadakat çizgisinden bir milim sapmazlar.
*
AKP’liler sürekli kaçak güreşirler. Mış gibi, miş gibi yaparlar. Ne kendilerine güveni vardır, ne başkalarına saygıları. Sarıldıkları davaya inandıkları için değil, dadandıkları için başkanlarının yanında durur, yağlar, ballarlar.
Onlar için dava paradır, makamdır, kişisel hırslarını tatmindir, kişisel çıkarlardır. Hırslarına, egolarına yenik düşeceklerini bilseler bile can çıkmayınca huy çıkmıyor ya, inat ederler. Cereme çekmek yerine fatura kesmeyi dava sayarlar.
Niteliksiz, kişiliksiz ve özgül ağırlıksız insan güruhudur bunlar.
*
Bütün mesele, davaya adanmışların, davaya dadanmışlar kadar yer bulamaması…
Asıl sıkıntı bu, burada!