Dananın kuyruğu Pazar günü kopacak. Bakalım ipi kim göğüsleyecek. Talih kuşu kimin başına konacak, şans kimin kapısını ‘ben geldim!’ diye çalacak, çoğu gitti azı kaldı.
Büyükşehir olmadan önce, Divanlı-Kümbet hattına çalışan evliya dolmuşlarına çok bindim ama evliya ve derviş değilim, faldan hiç anlamam, kâhin olmak gibi bir iddiam hiç olmadı. Şunu bilir, bunu yazarım, bir gerçek var, o da Fırat Görgel.
Bu şehrin geleceği ve gerçeğidir bizim yerli ve milli Ertuğrul’umuz. (Söylenmesi ayıp O’na bu ismi veren benim)
Son düzlükteyiz artık. Hayatta hiçbir zaman AKP’li olmayıp, gerçek manada AK Partili olan ben Fırat Görgel diyorum, başka bir şey bilmiyorum.
Saf değilim ama safım belli.
Kaç kez dedim, yine diyorum; Fırat Görgel bu şehrin hafızası, yüreğinde biriktirdiği insan sevgisi ile vefa ve insan dostu.
31 Mart günü de zafer şarkıları söyleyecek Görgel’den başkası olamayacak.
Zaten cumartesi (yarın) saat 17’den sonra seçim yasakları başlıyor. Kimseyi ne övebiliyorsun, ne dövebiliyorsun. Tahmin ve yorum da yok. O bakımdan buğün içimizde ne varsa dökme zamanı.
Gürültü ve afiş, pankart ve broşür kirliliği son bulacak. Billboardlar tertemiz kalacak, belki uzun süre boş duracak.
Öte yandan belediye başkan adaylarının yorulmaktan iflahı gevredi, evi barkı unutmuşlardı. 1 Nisan’dan sonra evli evine, köylü köyüne dönecek, peki piyasada, esnaf içinde, çarşıda-pazarda hayat normale dönecek mi, onu da koltuğa oturduktan sonra Fırat Görgel’den bekleyeceğiz.
Ayaklarına kara sular inmiştir, sesleri kısılmıştır, söyleyecek vaadleri tükenmiştir muhtemelen.
Kimi sevinecek, kimi iki seksen uzanacak, kimileri de hamından ‘Ben sana dememiş miydim herif, kazanamazsın, sana oy vermezler! Gördün işte, boyunun ölçüsünü aldın, rahatladın mı?’ tarzında fırça yiyeceklerken, kimilerinin evinde bayram yaşanacak.
Hem de çifte bayram…
*
Ortalıkta, sosyal medyada bir video dolanıyor. Fakat dinledikçe tüyleriniz diken diken oluyor, ‘Yok canım, daha neler, bu kadar da olmaz!’ diyebileceğiniz o tahrikkar, o tehditkâr, o 1980 yılı öncesi ve sonrası terör olaylarını özleme hastalığı… (Arzu veya merak edenlere o videoyu özelden gönderebilirim)
Konuşan kim? Edip Özbaş.
TBMM 21. Dönem MHP eski milletvekili.
İnsan sevdiklerini hatırlayabilir, özleyebilir. Bundan daha doğal bir şey yok. İnsan geçmiş yaşamına, gençlik yıllarına özlem duyabilir. Eski hatıralar gözümüzün önünde canlanabilir ve o yıllara, o güzel insanlara, o tarihlere, o olaylara hasret ve özlem duymamız gayet normal.
Ama aklı başında olan kimse geçmişte ülkeyi kan gölüne çeviren terör olaylarına, Maraş Olaylarına, sokak çatışmalarına, surlarda açılan deliklere, insanın insanı öldürmesine, kamu kurumlarının zarar görmesine özlem duymaz!
Bu toplum huzur istiyor, barış istiyor, sükûnet istiyor. Terörden nemalanmayı aklıselim hiçbir vatandaşımız arzu etmezken, Edip Özbaş’ın bu talihsiz sözler doğrusu kamuoyunda infial yarattı.
Ha, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, sevgili Özbaş’ın videonun ilk saniyelerinde söylediği olumlu, yapıcı ve haklı eleştirilerine katılıyorum. Toplum gerginlikten, sinir harbinden, terörden, ehliyet ve liyakatsizlikten, adam kayırmalardan, sağ-sol çatışmalarından, torpilden, ayrışmalardan bıktı, usandı.
Bunun bedelini geçmişte çok ağır ödedik ülke olarak! Sayın Özbaş’a burada hak veriyorum.
Fakat… MHP eski milletvekili Edip Özbaş, CHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı hısımına destek verebilir. Saygı ile karşılar, normal buluruz. Elbet desteği olacak. Hısım nihayetinde, aynı soyadı taşıyor.
Ne demek geçmişte yaşanmış olsa bile adam öldürmeleri, iç huzursuzlukları, sağ sol çatışmalarını özlemek? Biz Türk toplumu olarak istemiyor, özlemiyoruz Edip Bey. Konuşmanızın bazı bölümlerine katılmıyor değilim. Ama 1978, 1980 ve sonraki yılların terör olaylarını, adam öldürmeleri özlemek de neyin nesi oldu, Allah aşkına!
Yakışmamış Edip Bey!
*
Kabul ederim, 6 Şubat depreminde Dulkadiroğlu ilçesi büyük yara aldı. Eski yeni ne kadar yapı varsa yıkıldı, çok da canlar gitti enkazla birlikte.
Yeniden, bir kere daha aday gösterilmesine tepki koyanlar olmadı değil. Tamam da o konutları Necati Okay eline kazma alıp, kepçeye çıkıp yıkmadı, deprem yıktı. Yüzyılın depremiydi nihayetinde.
Sadece Doğukent değil, Dulkadiroğlu bölgesinin büyük bölümü yıkıldı. Canlarımız gitti. Allah bir daha göstermesin de, Ebrar Sitesi ve ulusal kanallara haber-konu-manşet olan bazı yıkımlar için bu kadar gürültü koparmayanlar Necati Okay’ı hedef tahtasına koymuş olsalar da, inancım odur ki, 1 Nisan’dan itibaren kıymetli başkan ilçeyi yeniden ayağa kaldırmak için ekibiyle birlikte gayret gösterecek, ilçeyi yeniden ayağa kaldıracak, eski cazibesine kavuşturacak.
O’nun dürüstlüğüne, samimiyetine inanan, güvenen birisi olarak 1 Nisan’dan itibaren başarı hikâyeleri yazmaya başlayacak, insan odaklı hizmetlerde çıtayı yüksek tutacaktır.
O kadar.