2025-04-14 08:54:01

Kaderin yoksa Kader’in suçu ne?

Mehmet FİSKECİ

mfiskeci_kimlik@hotmail.com 14 Nisan 2025, 08:54

Hani hep yakınırız ya, ‘Maraş kadersiz şehir, Maraş’ın sahibi yok!’ bunu en çok da siyasilerimiz, yerel yöneticilerimiz beğenmese de, tepki gösterseler de, ‘bizim onlardan neyimiz eksik!’ ifadesiyle kendilerini kurtarma kaygısına düşseler de, komşumuz Gaziantep’e bakarak, kıyaslayarak söyler, yazarız. Onlar 10 adım atıp biz yerimizde sayınca, onlar şehri inşa ve ihya noktasında zirve yapınca, biz oturduğumuz yerden kalkmayınca, hayıflanır, kahreder, küfrederiz günaha girme pahasına, sonra da ‘kader utansın!’ deriz.

Diyorlar ya, Gaziantep de deprem yaşadı. Ama Hatay’dan sonra en çok maddi-manevi zarar gören, yıkım yaşayan Kahramanmaraş’tan daha fazla merkezi hükümetten destek gördü.

*

Partili partisiz büyükşehir veya küçükşehir belediyelerinden, hayır kurumlarından, Türki Cumhuriyeti dost ülkelerden, Avrupa’dan Amerika’dan en büyük destek, en çok yardımın Gaziantep’e aktığı, hatta bizim onda birimiz kadar yıkım yaşamadığı halde ilgili bakanların en çok uğrak verdiği, televizyonlarda en çok haberlerinin çıktığı, en çok destek temin ettiği şehir Gaziantep denildi, konuşuldu, yazıldı-çizildi.

Biz de iki elimizi yüzümüze gömüp ‘kader utansın, bizim kaderimiz kırık!’ dedik oturup derdimize yandık!

Oysa ilçesi Nurdağı, ki bize de yaklaşık 50 kilometre ötede. En çok yıkımı bu ilçe yaşadı. Ama algısı, nimeti Gaziantep’e yaradı, piyango bu komşuya vurdu! Biz amorti ile idare ettik, sevindik!

*

Siyasilerimiz çok eleştirildi, hâlâ da eleştirmeye devam ediliyor. Tutkunluk yok, samimiyet yok, yerel yönetimlerle uyum zaten hiç olmadı, olacak gibi de durmuyor, iktidarın 5 vekili var, diğer 3’ü muhalefette, herkes kendine yontuyor, herkes kendi çalımını atıp, penaltıyı kendi atma derdinde, kendi piarını kendi yapma peşinde.

Muhalefet örneğin; Hükümeti eleştiriyor, aklı sıra puan topladığını, takdir aldığını zannediyor.

Öyle ki, papağan gibi aynı kelimeleri, cümleleri kuruyor. Aynı mevzu üzerinde kırk takla atarak şehri iki paralık ediyor.

Uyumu yok, tutkunluk yok, ciddiyet ve samimiyet bizden uzak, sonra da oturup yakınıyor, kahroluyor, üzülüyor, hayıflanıyoruz, ‘kader utansın!’

*

Tatlı sert, iflah olmaz bir muhalif olarak biraz da gerçekçi olmak lazım. Seçimden sonra 8 milletvekilimiz takım elbiseler altında birlik-beraberlik pozu vermişler, bizleri ümitlendirmiş, sevindirmişlerdi. Özlediğimiz, hasret kaldığımız bir tabloydu.

Bir hoş, bir sevindirik delisi olmuştuk!

Kabul eder veya etmezsiniz o sizin probleminiz, şehir gerçekten ayağa kalkma noktasında önemli adımlar attı, atıyor. Bırakın komşu illerle kıyaslamayı, Azerbaycan Mahallesi, Akyar ve Önsen konutları, köy evleri bitti-bitiyor. Hak sahipleri yerlerine taşındı, taşınacaklar. Şehrin kangren olmuş, yılan hikâyesine dönmüş sorunları bir bir aşılıyor, çözülüyor.

Stadyum dedik, ihale süreci başladı, yapılacak.

Uçaklar inmiyor, kalkmıyor, komşu ile gidip gelmekten usandık dedik, ee siyasiler müjdeyi de verdi, bundan böyle işkence, çile çekilmeyecek. Allah razı olsun!

*

Yetmez tabi. Büyükşehir Belediyesi altyapıya ciddi önem, ağırlık veriyor. Fırat Görgel, dirayetli, ferasetli ve gayretli bir yerel yönetici. Ekibi ile başarıdan başarıya koşuyor. Şu sıralar vaktinin bir bölümünü ekip kurmaya ayırsa da, kendi ekibi ile çalışmak en doğal hakkı, (ne demişler; parayı koynuna, avradı kaynına güven!) çünkü görevi süresi sonunda başarı veya başarısızlık kendine mal edilecek. O bakımdan temkinli, dirayetli ve attığı adıma dikkat ediyor.

Şu Derepazarı hadisesi. Kim derdi ki bu yılların merkeze en yakın alış-veriş yeri deprem de bahanesi oldu, ki fırsattı, yıkıldı ve içindeki esnaf Piazza yanına taşındı. Modern bir çarşıya gittiler. Bu gidişte, bu pisliğin temizlenmesinde ilgili bakanlığın, TOKİ’nin ve Fırat Görgel’in dayatması, katkısı çoktu. İyi de oldu. Yani fırsat imkâna dönüştü.

Şu Rıdvan Hoca Yeraltı Çarşısı’nın batı kısmındaki dükkânlar. Yol dar, araçlar işyerlerinin sundurmasına çarpıyor, milli ekonomi zarar görüyor. Daha önce de dile getirdim, istimlak edilerek, Halep Çarşısı ile birlikte kent merkezindeki o kirlilik, o ucube barakalar kaldırılmalı, hem cadde genişlemeli, hem trafikte tıkanan damarlar açılmalıdır. Şehir merkezine acilen anjiyo gerek!

Arasa Camii üzerindeki adalar da yıkıldı, tertemiz odu. En çok da buna sevindim.

Aynı önerim yine yazıyorum Kanlıdere Caddesi için de geçerli. O soldaki 2. el beyaz eşya dükkanları ve mağazalar acilen istimlak edilerek cadde bulvara dönüşmeli, refüj oluşturulmalı, trafik işkence ve çile olmaktan kurtarılmalıdır.

*

Unutmadım, unutturmam. Doğukent’ten itibaren Çağlayancerit yolunun 14 km. ihale sonrası yapımına başlandı. Bitti mi, yeter mi, hayır! Devamı gelmeli, Pazarcık üzerinden gidilen 110 km.lik yola mecbur edilmemeli, öğrenciler eğitimleri için şehre gelmeden, hem de ilçeye acilen bir lise yapılmalı, merkez ile ilçe arasındaki köprünün ayakları güçlendirilmelidir. Yoksa içi boşalacak, millet şehre akın edecek!

Kader dedik, benim eski mahallenin, sokağın deli kızıydı Kader. Tamam, kaderimiz kırık, kader utansın diyoruz da, Fatmagül’ün, pardon Kader’in suçu ne?