Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş iki hadise ile bir kez daha gündeme geldi. Birinde, bir vatandaş, gördüğü rüya üzerine evinin ortasını delik deşik ederek, 40 metre derinliğe inerek hazine aramaya kalkışır. Rüya ile hazine aramaya kalkışana diyeceğim şu, Allah akıl fikir versin!
Bu da ulusal kanallara haber olur haliyle… Neticede haberdir, gazeteci arkadaşlarımız da bunu kullanmıştır. Görevlerini yapmışlar.
*
Diğeri ise Pazarcık’ta meydana gelen bir eğitim haberi. Senelerdir tanıdığım, kişiliğine, kariyerine her zaman on üzerinden on puan verdiğim Yılmazcan ailesinin onur abidesi sayın İbrahim Yılmazcan, biliyorsunuz Pazarcık’ta bir okulun müdürü.
Eğitimci yani…
Ağabeyi de geçmişte, AK Partiden milletvekilliği yaptı, hizmetleri, eserleri bugün dahi meydanda. Narlı’dan Pazarcık’a ulaşan 18 kilometrelik, yani üzerinden gittiğimiz asfalt ve çağdaş yol, sayın Mehmet Yılmazcan’ın eseri.
*
Geldik eğitimci, senelerdir bu görevini layıkı ile sürdürmüş, ailesine leke sürdürmemiş, mesleğine toz kondurmamış, Yılmazcan ailesinin yüz akı sayın İbrahim Yılmazcan olayına…
Neymiş mesele? Öğrenciler elini öpmüş! Öğretmenlik kutsal meslekse, ki öyledir, öğretmenlerin de eli öpülür. Sonra, el öpmekle ağzın pis olamayacağını daha öğrenemediniz mi?
Ne var bunda bu kadar büyütülecek? Bugün hangimiz öğretmenimizi gördüğümüzde elini öpmüyoruz, sevgilerimizi, saygılarımızı bildirmiyoruz.
Öğretmen, usta anne ve baba kadar kutsaldır günümüzde.
Atadır bunlar.
Bize bir harf öğreten, bugünlere getiren öğretmenlerimizin elini öpmeyeceğiz de kimlerin elini öpeceğiz.
*
Her öğrenci de öğretmeninin elini öperken bundan gurur duyar, şeref duyar. Bırakın öğretmeni, bir büyüğün elini öpmek ne zaman suç ve günah oldu, ne zaman habercilerin malzemesi olup çıktı?
Siyasiler, liderler de ellerini öptürüyorlar. Suç mu, günah mı?
Onlara suç değil, günah değil de, sayın İbrahim Yılmazcan çocuklara, o çok sevdiği öğrencilerine elini öptürürken mi suç oldu, günah sayıldı. O’nu itibarsızlaştırmak, kime ne kazandıracak, onu anlamış değilim.
Niye bu kadar büyüttünüz, sayın Yılmazcan’ı günah keçisi ilan ettiniz.
Ata’ya, büyüğe, hele hele bir öğretmene reva görülecek hadise miydi bu?
Ellerinden öpüyorum sayın öğretmenim.
Sen çok yaşa!