Bu veciz sözü, geçenlerde büroma gelen bir dosttan duydum. Duymakla yetinmedim, meslektaşım Neşe Yıldızhan’ın, Deva Partisi Milletvekili Uzm. Dr. İrfan Karatutlu’nun ısrar ve inatla sorduğu soruya, aynı orantısız güçle Ticaret ve Sanayi Odasının yine ısrar ve inatla cevap vermemesine dair yazısını okuyunca, dur dedim, bu başlık iyi gider.
Daha düne kadar muhalefet kanadından iktidarı eleştiren tek milletvekili CHP’li Ali Öztunç idi. Üstüne basa basa söylerim, yazarım, sayın Öztunç, sadece partisi için değil, biz basın mensupları için de bir değer, bir kıymet, bir dost.
Basın dostu arıyorsanız, adres olarak sayın Ali Öztunç’u gösterebilirim.
Zaman zaman ulusal haber kanallarındaki eleştirilerini duysak da, Maraş’a nadiren gelen ve özlediğimiz sayın Öztunç’un görevini sanki İrfan Karatutlu almış gibi.
İrfan Karatutlu vekilim, şimdi şehrin yükselen değeri, Meclis’te yükselen sesi.
Nöbet değişimi mi, bayrak değişimi mi, bilemedim.
*
Milletvekili İrfan Karatutlu, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasına yönelik bazı sorular sordu, fakat bu sorular karşılıksız kalınca, yinelemekte, ısrar etmekte kararlılığını sürdürdü ısrarla cevap beklemeye başladı.
Yetinmeyip son olarak da depremde başta basın mensupları da olmak üzere işyerleri zarar gören, esnaf v e işyeri sahiplerinin mağduriyetini gündeme getirdi, depremin hemen ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı elamanlarınca toplanan ‘hasar tespit’ tutanağına ilişkin maddi destek vaadinin de boşa çıktığını söyledi, bakandan cevap bekledi.
Çok bekleyeceğe benziyor.
*
Ticaret Sanayi Odasından, Başkanı Mustafa Buluntu’dan, Tomsuklu Organize Sanayi Odası Başkanı ki iddianın birinci derecedeki muhatabı Mustafa Narlı’dan da cevap bekliyor.
İddialar cevapsız kalmamalı.
Susmak, büyüklerin deyimi ile sükût ikrardan gelir. Yani susarak, cevap vermeyerek sorunu-iddiaları kabullenmek…
*
Bir mesele var, ki günlerdir şehirde konuşuluyor. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Buluntu şehirde yok. Mutlaka ya bir özel işi çıkmıştır, ya tatildedir, ya bir sağlık sorunu var, ya da işyerine dair sıkıntıları var.
Gelse, çıksa meydana, bir basın toplantısı düzenlese örneğin, iddialara, dedikodu ise şayet söylenenler, yazılanlar, yüce Meclis’te konuşulanlar, kulak arkası etmeden, duymamazlıktan gelip ses çıkartmamak, üyeleri de tedirgin ettiği gibi, kafalardaki soru işaretlerini de beraberinde getirecektir.
*
Birkaç gün önce köşe yazımda da zikrettim, iddialara, sorulara cevap vermesi gerekenlerin suskunluğu hayra alamet değil. Zaten meslektaşım Neşe Hanım da benzer yorumları dile getirmiş sayfasında.
Çok mu zor çıkıp iki kelam etmek iddialara cevap vermek!
Siz sustukça bu soruların, bu iddiaların arkası gelecektir.
Ankara’da olduğu kadar yerelde de yükselen değerimiz, sesimiz olan İrfan Karatutlu bu soruların peşini bırakacak gibi gözükmüyor. Şunu demek istiyor anladığım kadarıyla, ‘Bu deveyi gütmem ama çölü de geçerim.’
Türkçesi şu olsa gerek; ‘Elimde belgeler var, boş konuşmuyorum. Bu işin peşini bırakacak değilim. Kimseye de eyvallah edeceğimi sanmayın! Neticesi ve ucu nereye uzanırsa uzansın, bu meseleyi açıklığa kavuşturana kadar iddiamı sürdüreceğim. Eğilmek, bıkmak, yılmak yok!’
Siz ne anladınız!
*
Sahi, depremin hemen ardından Bakanlıktan gelen memurlar gazeteci arkadaşlarımızın kaybettiklerinin listesini ve Türk Lirası bazında miktarını yazmışlar, bu bedellerini ödeneceğini duymuşlardı çocuklardan. Çocuk diyorum çünkü gelenler stajyerdi sanki. Biz de sevinmiştik zararımız tazmin edilecek diye. Aradan 10 ay geçti, o vakit 10 liralık herhangi bir ürün, bugün 100 lira. Bu saatten sonra o tarihte yazılan miktarı ödeseniz ne olur, ödemeseniz ne olur.
Para pul olduktan sonra.
*
Aynı mesele… İktidarı ile muhalefeti ile, sizler, hepiniz, sayın vekillerimiz, bu meseleden bihaber değilsiniz. Bir ölmüş tavuk dürümü açılışı için iki ayak da ödünç alıp gidiyorsunuz, koştura koştura, bir de bizim şu hasar zarar ziyanlarımızın peşine düşseniz, size dua ederiz, teşekkür ederiz, minnet duyarız.
İhtiyacınız varsa tabi.