Bilirsiniz, izlemişsiniz de muhakkak, bir zamanlar televizyonların en çok izlenen dizisiydi Yaprak Dökümü. Reşat Nuri Güntekin’in romanından televizyona uyarlanmıştı.
Hani halk arasında bir söz vardır, ‘Perşembenin gelişi çarşambadan beli’ diye. Bazı şeylerin yaşanacağını, bireysel, ailevi, iş ortaklığı, kurumlar için söylüyorum, bir şeylerin olabileceğini sezer insan. Sezgi yeteneği varsa tabi.
Örneğin esnaf ise zarar veya kâr edeceğini.
Örneğin gazeteci ise itibarsızlaşıp günü geldiğinde çaptan düşeceğini, ve kullanılmış peçete gibi çöpe atılacağını,
Örneğin aldatıyorsa eşinin boşanacağını,
Örneğin ders çalışmıyorsa öğrenci sınıfta kalacağını,
Örneğin antrenmanı eksik ise oyuncunun, moral ve motivasyonu düşükse sahada verimli olamayacağını,
Örneğin kıştan sonra ilkbaharın geleceğini,
Örneğin geceden sonra güneşin doğup havanın aydınlanacağını,
Örneğin yağmurdan, fırtınadan sonra dolunun daha ileri gidersek karların yağacağını,
Örneğin hamile ise kadın, 9 ay 15 gün sonra doğum yapacağını bilir.
Örnekleri uzatmak mümkün. Ama yeter!
*
Hatırlayın, geçen haftaki bir yazımda, ‘Her belediye başkanı ekibi kadardır!’ demiş, bunun da gerekçelerini bu sayfada paylaşmıştım. Hak vermeyen çıkmadı.
Sadece bizde değil, yerel veya ulusal siyaset fark etmez, her lider, her başkan, her müdür kendi ekibi ile çalışır, hareket eder. Çünkü başarı ve başarısızlık ekip işidir. Üstelik de başarısızlıkların faturası ağır olur.
Kadro zayıf ise, başkanın altındaki ekip güçlü değilse, kadro zayıf ise, başkanın yükünü almak yerine yük oluyorlarsa, fatura her zaman o belediyenin başkanına kesilir.
Aksi de başkanların sayfasına başarı hikâyesi diye yazılır.
*
Birkaç gün önce, güne uyandığımızda ilk haber bomba gibi düştü medyaya. Yaklaşık 1 yıldan beri Büyükşehir Belediyesi özel kalem müdürlüğünü yürüten İlker Barak görevinden alındı. Aslında bu geliyorum diyen sinyalin ilk işaretiydi. Tutmamış, oturmamıştı. Sıkıntılar, şikâyetler çoktu. Şahıs olarak nazik, beyefendi arkadaştı. Ama vatandaş ile başkan arasında köprü oluşturamadı herhalde ki, görevden alınıverildi.
Muhtemelen önümüzdeki bu haftanın ilk günlerinde, (belki bugün, belki yarın) ki makamlar, koltuklar boş kalmaz, devlette devamlılık esastır, olgun, başkan ile vatandaş arasındaki köprünün en güçlü ayağı olabilecek, şehrin hafızası, tecrübeli biri mutlaka atanacak. Kim derseniz, muamma!
*
Sonra şimdi Hatay Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri olan eski Büyükşehir Belediye Başkanımız Hayrettin Güngör’ün hemşehrisi, üstelik de akrabası olan Alaaddin Parlak alındı görevden. O da ilkin özel kalem müdürlüğü yaptı, sonra genel sekreter yardımcısı oldu. Fakat kumaş olarak mükemmel olsa da malum, terziler her kumaştan elbise dikmiyorlar üzerinize.
Yani Hayrettin Beyin ekibindendi. Görevden alındı. Biz de biliyorduk ki, ve nasıl ki her parti kendi zenginini, yandaşını yaratır, her başkan da kendi ekibini kurmak, kendi ekibi ile yol yürümek istiyordu, bu da onların en doğal hakkı idi.
Güdük Hakkı hariç!
*
Bunu, Hayrettin Güngör döneminde, bir gece yarısı, haberi bile olmadığı halde görevlendirilen M. Akif Kahveci takip etti. Bekleniyor muydu, belki evet, belki hayır. O da başka mahallenin adamı olmanın kurbanı oldu, görevinden oldu.
Yerine kim geldi, gelir, mutlaka biri bulunmuştur. Sanıyorum Fırat Başkan acele etmiyor, ama mutlaka birini atayacak!
*
Derken gözden, pardon daldan düşen son meyve Hayrettin Bey döneminden bu yana genel sekreter, bir ara KASKİ Genel Müdürü olarak görev yapan, aslen Sakarya’lı, beyefendi kişilik, nezaket timsali insan kopuverdi dalından.
27 Mart sabahı, otobüsle ofisime giderken telefondan aradı, ‘Mehmet abi, bize hakkın geçti, tuz-ekmek olduk, hakkını helal et, seni unutmayacağım!’ diyen Rüstem Keleş de gidenler kervanına katıldı.
Sırada akim, kimler var diyeceğim de, tabi bunu bilse bilse Fırat Görgel Başkan bilir. Bildiğim bir şey daha var, gittiğim, gördüğüm için yazıyorum, Diyarbakır içinden geçen Dicle deli deli akarken, Fırat her zaman sakin ve derinden akıyordu.
Çünkü Fırat Görgel, başarıya odaklanmış, inanmış bir lider olarak kendi ekibi ile çalışmanın belediye adına, şehir adına daha verimli olabileceğine inanıyor.
Özetle, sırada olanlar var deniliyor. Bayram da geride kaldı, şekeri-çöreği-hoşafı yiyen birileri ‘bismillah!’ derken, kim bilir birileri de valizini hazırlıyordur!