Asıl hedefin atlandığını gazeteci-yazar Soner Yalçın dile getirmişti. Sanıyorum ilk Meiji reformu döneminde Japonya, sonra Sun Yat Sen döneminde Çin Cumhuriyeti.
Biz ne istiyor, ne bekliyoruz, ülkemizin refaha, huzura kavuşması. Biçin atılan adımlar olumlu mu, evet ama yetmez! Ülkenin refaha kavuşturma şartlarından biri de, yurt dışına öğrenci göndermekti. Sosyalist Çin de bunu sürdürdü.
Zekâları ve öğrenme açlıkları kanıtlamış bu gençler, gittikleri Batı ülkelerinde çeşitli alanlarda derinlemesine bilgi ve tecrübe edindi. Gelişmenin modernleşmenin öncüsü oldular. Çin’i bu bugünkü büyüklüğe taşıyan Deng bunlardan biriydi, Fransa’da bulundu.
Güçlü Rus donanmasını yok eden Japon komutan Togo bunlardan biriydi, İngiltere’de bulundu.
*
Siz en iyisi, yazar Yalçın’ın yazısını okuyun, ne demek istendiği daha net anlaşılacaktır. Buyurun!
“ABD’yi dünya devi yapanlar da Avrupalı göçmenler değil miydi? “Altına hücum!” Gerçi çok azı altın buldu. Ama: Bavyera’dan San Francisco’ya gelen genç göçmen Levi Strauus altın bulamadı ama altın arayıcılara “blue jean” kot pantolon üreterek dünya markası yarattı...
Tek kişi değil kuşkusuz; düşlerini gerçekleştirmek isteyen göçmen mucitler ABD’nin yolunu tuttu. Böylece: Amerikan İç Savaşı (1861-1865) bitince ülke nüfusu otuz beş milyondan yarım yüzyıl sonra yüz milyonu aştı!
Göç olgusunun uygarlığın gelişmesine katkılarda bulunduğu görmezden gelinemez. Göç bir yönüyle dinamizmdir ve toplumları canlı tutar...
Konuyu şuraya bağlayacağım:
*
Son dönemde ülkemizin ana konularından biri; dışarı verdiğimiz düzenli “akıl” göçü ve yurdumuza gelen düzensiz “fizik” göçü...
Öncelikli şunu yazayım; yurt dışına gidenlerin elbet bir gün mutlaka ülkelerine döneceklerine inanıyorum.
Alman filozof Theodor Adorno, Hitler’den kaçıp ABD’ye göç ettiği yıllarını “Minima Moralia” adlı otobiyografi kitabında anlattı. Mülteci olmayı, “Sakatlanmış yaşamdan yansımalar” diye şöyle yazdı: “Oturduğumuz evi ev olarak görmemek, orada kendimizi evimizde hissetmemek!”
*
Göçmenin ruhunda hep bir yara vardır. Daimi öksüzdür, yabancı bir girdaptadır. Bu sebeple: Bir gün... Edindikleri bilgileriyle tecrübeleriyle Türkiye’ye döneceklerine inanıyorum bizimkilerin...
İnsanın vatanı gibisi yoktur...
*
Savaş mağduru diye nitelendirilen zorunlu misafirlere gelince… Sayısı ne olursa olsun, bu düzensiz göçler önlenmeli, sınırlarımız yol geçen hanı olmaktan kurtarılmalı. Hudut namus ise, ki öyle, namusumuza sahip çıkmak zorundayız.
Her nerede olursak olalım, dediğim gibi, insanın vatanı gibisi yok!
Bu mesele çok tartışıldı, yazılıyor. Ama hükümet, devlet bir çözüm bulacaktır mutlaka. Amma bugün, amma ayarın! Belki yarından da yakın!