2024-06-22 07:00:32

Lafla peynir gemisi yürümüyor!

Mehmet FİSKECİ

mfiskeci_kimlik@hotmail.com 22 Haziran 2024, 07:00

Her deyimin bir hikâyesi var. Biz hep geçmişini hikâyeleri ile büyüdük. Büyüklerimiz, okulda öğrendiklerimiz, hayat tecrübesi, bize bunu öğretti, evet lafla peynir gemisinin yürümeyeceği, yürümediği.

Laf ne alaka, peynir ne alaka, gemi ne alaka! Dedim ya, vardır bir hikâyesi, vardır bir hikmeti.

İyi güzel de, bu deyim neden çıktı, neden icap etti. Anlatalım: sonra da bireysel yorumlarımızı sürdürürüz!

*

Rivayete göre bir zamanlar İstanbul’da Edirneli Aksi Yusuf adında bir tüccar varmış. Peynir ticareti yapan bu tüccar Trakya’dan aldığı peynirleri fiyat durumuna göre İstanbul ya da İzmir’de satıyormuş.

Malını gemilerle taşıtan tüccar navlun parasını peşin vermek istemediğinden her seferinde gemi kaptanlarını oyalayıp;

"Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazla fazla veririm" diye vaatlerde bulunur, resmen oyalarmış çalışanları, yani tayfaları.

Madrabaz ve cimri olan bu tüccarın vaatlerine birkaç kez aldanan gemi kaptanlarından birisi, peynirleri yükleyip İzmir'e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş;

“Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masraflarım var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu'nu bile dönmem!" diye diretmiş.

Aksi Yusuf her zamanki gibi; "Hele peynirler salimen varsın..." demeye başlar başlamaz gemi kaptanı; "Efendi, iyi güzel söylersin de, lafla peynir gemisi yürümez, buna kömür lazım, yağ lazım!.." demiş.

Aksi Yusuf, parayı ödemiş… Söke söke tabi.

Ödemiş ödemesine de, o gün akşama kadar şu cümleyi sayıklayıp durmuş; "Lafla peynir gemisi yürümez, lafla peynir gemisi yürümez ha!.."

Daha sonra bu söz "Yaparım, ederim, tutarım, meseleyi hallederim, ayıp ettin ha, söz. O iş bende merak etme! " deyip de hiçbir şey yapmayanlar için kullanılan bir deyim olarak bugüne kadar gelmiş.

*

Şimdi meseleye gelelim. Ancak yine bazıları kızaracak, kızacak,  öfkelenecek, eleştiriye tahammülü olmayanlar, eleştiriyi hakaret sayıp, eleştirilerden ders çıkartamayanlar, yine bize çemkirecekler de olsun!

Özellikle seçim döneminde seçmen, vatandaş siyasilerden beklenti içinde olurlar. Siyasiler de seçim hatırına, başkanlık ve koltuk hatırına bol bol vaatlerde bulunur, vatandaşı inandırmaya çalışırlar.

İmkânsızı öyle ballandıra ballandıra, kondura kondura anlatırlar ki, vatandaş da inanır, peki der, tamam der, olur der, gider oyunu verir.

*

Sahi seçim döneminde, kapı kapı gezenler, sıkmadık el, çalmadık kapı bırakmayanlar, vatandaşın omuzuna dokunup, ‘bizden bir emrin var mı?’ deyip sahte gülücükler saçanlar, vatandaşı dinliyormuş gibi, ilgileniyormuş gibi yapıp, aldıkları notları köşeyi dönünce çöpe atanlar, nasılsınız, iyi misiniz?

Bayramınız nasıl geçti?

Seçim biter, o siyasetçiye verdiği sözü hatırlatırsın, seni tanıdığını söylediği adam bakarsın kim olduğunu sorar, söz verirken sarhoşmuş gibi, ‘Ede kusura bakma, ben ne dediğimi biliyor muydum ki’ cevabını vermek bir tarafa, yalanlarıyla, içi boş vaatleriyle sevileceğini, ayakta-iktidarda duracağını, toplum içinde rahatlıkla gezebileceğini zannetse de, kısa sürede çaptan düşer, gözden düşer, sonra da elden düşer, senin konumuna gelir.

*

Şehrin dağ gibi sorunları var, birikti, üst üste geldi.

Siyasilerin, başkanların cek’li, cak’lı vaatleri artık vatandaşa, seçmene inandırıcı gelmese de, dönem artık uyutma, oyalama dönemi olmaktan geçti, icraat dönemine geçti, geçmeli.

‘Ne derdimiz var, Allah’a şükür devletimiz güçlü, iktidarımız vatandaşın emrinde, hizmetinde!’ deseniz de, halktan kopuk, halka rağmen siyaset yapılmayacağını bilseniz dahi, halkın ekonomisinden haberi olmayan sizler, halkın arasına bir inin, ne derdi olup olmadığını öğrenirsiniz!

Devletimiz var olsun!

Sizler mi? Ne yazacağımı bilemedim şimdi. Ne desem acaba! Aklımdan geçeni yazsam, ulu orta söylesem, etki ajanı diye beni içeri atarlar mı?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.