Huylu huyundan vaz geçmiyor, bir bardak suda fırtına koparan bizler, iki paralık sosyal medya soytarılarının paylaşımlarından keyif alıyor, markalarımızı, firmalarımızı linçe yeltenenleri pohpohluyor, doğru-düzgün insanları yargısız infazlarla linçe kalkışıyoruz.
Kimin çocuğu olduğu belli olmayanların pirim yaptığını zannettiği, buna rağmen çok tıklandığı lanet olası sosyal medyada ve günümüzde doğru düzgün insanları korumamız, desteklememiz gerekirken, marka ve firmalarımıza sahip çıkmak erdem sayılırken, aksini yapma konusunda üstümüze yok.
Gaziantep’te olsa, böyle dangalakça şeylere müsamaha edilmez, cür’et edenleri de yok sayar, bertaraf eder, kadro dışı bırakırlar.
Bizde ise, ‘Gel kucağıma otur!’
*
Her şey, büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan milletvekillerine, danışman ve meclis gazetecilerine yöresel ürünlerden oluşan bir koliyi göndermesi ile başladı.
Kıyamet koptu.
Vay efendim nasıl gönderirsin? Kendi cebinden mi, yoksa büyükşehir belediye bütçesinden mi hazırlayıp da göndermiş!
Koli içinde nelerin olduğunu öğrendiniz. Zaten acar siyasetçi, atom karınca sayın Ali Öztunç tek tek açıkladı, kaldı ki sayın Hayrettin Güngör de ürünleri isimleriyle, yararları ile anlatan bir de mektup koymuştu ki, okuyanlar bilsin, öğrensin ne olduğunu diye.
Telefon açtığında, ‘Yazın ve yorumların için teşekkür ederim. Gönderdiğim koliler hediye değil, birer teşekkürden ibaret!’ demişti. 6 Şubat depreminde bu şehir için canhıraş çalışan tüm belediyelere, STK’na, milletvekillerine teşekkür amaçlıydı. İçindekiler doyumluk değil, tadımlıktı ve depremi hatırlatma yanında, depremde canını dişine takıp çalışanlara teşekkürdü hepsi.
Fakat ve aman Allah’ım, evet resmen kıyamet koptu. Vay efendim sen misin gönderen! Demediğini bırakmadılar, özellikle muhalif camia. Maksat muhabbet değil, muhalefet olsun!
Buna gazeteciler, okuyucular, bu meselede bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya yeltenenler dahil. Aldı ele gitti yola misali, herkes Hayrettin Güngör’ü hedef tahtasına oturttu!
*
Lakin, amma, mamafih, binaenaleyh, faraza aynı hareketi komşu ilimiz Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin yapsaydı, ‘Ulan helal olsun kadına, amma da yürekli başkanmış. Vallahi bravo. İşte belediyecilik bu, işte memleketi tanıtmak, şehir milliyetçiliği bu!’ deyip yere göğe sığdıramayanlar, Hayrettin Güngör yapınca, şehri ve ürünlerini tanıtınca, demediğinizi bırakmadınız.
Her fırsatta örnek göstermeye doyamadığımız, rol model diye nitelendirdiğimiz Fatma Şahin yaparsa mübah, bu şehirdeki en masum kişi, en dürüst belediye başkanı Hayrettin Güngör yaparsa günah, suç!
Bir linç edilmediği kaldı.
*
Şu meseleye bir kere daha gelmek istiyorum. Hani Ticaret ve Sanayi Odasının Büyükşehir Belediye Meclisi Salonundaki toplantısına, orada konuşulanlara, yaşananlara, suçlamalara, ithamlara, çekip gitmelere ve sabır taşının çatlamalarına…
Deva Partisi Milletvekili İrfan Karatutlu söylediklerinde haklı mı, dibine kadar haklı. Bunda sorun yok. Söyledi, çekip gitti.
Ama gitmeyecekti. Konuştuysa, kendisinden sonra söz sırası verilecekleri de dinlemeliydi. Saygı gereği.
‘Ben söyleyeceğimi söyledim, oldu bitti, herkesin abdestini verdim, oh olsun!’ deyip üst perdeden çekip gitmek, doğrusu şık düşmemişti.
Bir de, madem zaman yoktu, madem milletvekillerini dinlemeyecektiniz, (TSO Başkanı Mustafa Buluntu’nun bile 2 kez sözü kesildi, kısa kesmesi istendi) madem zaman sınırlı idi, toplantıyı erkene alabilirdiniz. Mübarek geceyi niye bahane ediyorsunuz. Kaldı ki o gün Mevlid Kandili olduğunu da biliyordunuz.
Burada sözü kesilen, konuşmaması istenen başkanlar ve milletvekilleri değil, halkın ve esnafın, ticaret erbabının, sanayicinin sesiydi.
*
Tekrar başa geçiyorum. Hediye koli paketlerine. Hediyeleşmek sünnet. Dinimizde yeri var. Kim olursa olsun. Belediyeler paketleri dağıtırken kimin hangi takımı tuttuğunu, hangi partiye oy verip vermediğini sormuyor.
Bu insani bir görev. Yerel ve teknik belediyeciliğinin bir parçası.
Sayın Güngör doğrusunu yaptı. Madem her fırsatta şehir milliyetçiliği konusunda sınıfta kaldığımızı yazıyor, konuşuyoruz, madem her fırsatta şehrimizi yeteri kadar tanımadığımızı, hatta tanıtamadığımızdan yakınıyoruz, ne var yani bir hediye paketi gitti diye. Kızılca kıyamet koparıyorsunuz.
Sayın Ali Öztunç da bu insani, bu duygusal hediyeleşmeye rakibi olsa dahi onay ve destek verseydi, ‘Aferin Hayrettin Güngör!’ deseydi, daha da şık düşerdi.
*
Bilumum başkanlar, kurumlar sade veya VİP vatandaş sırasındaki insanlar, Ankara’ya gittiklerinde bakanlara, genel müdürlere, daha doğrusu meclis de dâhil işi düşecek herkese hediye götürürler. Bu bizim geleneğimizde var, insani yanımızın güçlü olduğunu gösterir. Hangi partiden olursa olsun, hangi takımı tutarsa tutsun, o hediye kolilerle hem şehrimizi tanıttık, hem depremi hatırlattık ve desteklerinden ötürü teşekkür ettik.
Hediye kolileri alanlar, deprem şehitlerimize birer fatiha okudularsa Allah razı olsun. Rabbim dualarını, fatihalarını kabul ve makbul eylesin.
*
Birbirimize sarılmak, destek olmak gerekirken, birlik ve beraberlik en çok ihtiyaç duyduğumuz unsur haline gelmişken, bu çemkirmeler, bu dışlanmışlıklar, bu öfkelenmeler, bu sinirlenmeler, bu itibarsızlaştırma gayretleri neyin nesi Allah aşkına!
Özetlersem, kısa kesersem, burada söz konusu olan Hayrettin Bey değil. Söz konusu olan şahsım şehri, yani Kahramanmaraş! Ne diyordu sayın Cumhurbaşkanımız, ‘İtibardan tasarruf olmaz!’
Teşekkürler sayın Hayrettin Güngör!