İçeride ve dışarıda herkes yenidoğanı, bebek katilerini, yardakçılarını, çetenin elamanlarını, haksız kazançları konuşurken, bugün-yarın yine yargı önüne çıkacaklar. Yazılı ve görsel basın gündemi sıcak tutuyor.
Söylediklerine, anlattıklarına kimse inanmıyor zaten. Adamlar kendilerini aklamak için bin bir takla atıyor, yalan üzerine yalan inşa ediyorlar. Ne derlerse desinler, yargı hak ettikleri cezayı verecektir. Bebek katilleri hesap verecek, vermek zorundalar.
Adalete güveniyoruz.
*
Mesele aynı fikirlerde olup, anlaşmak değildir. Mesele, farklı fikirlerde olup, birbirine saygı duyabilmektir. İşte böyle davranabilenlere insan denilirken, ben senin gibi düşünmeyebilirim, ki öyle bir mecburiyetim de yok, ben senin tuttuğun takıma taraftar olmak gibi bir heyecanım da yok, ben senin oy verdiğin partiye gönül vermek zorunda da değilken, bende niye ısrar ediyorsun!
Biz… Yani Maraşlılar olarak, anlaşabileceğimiz ortak konularda konuşmak yerine, istişare etmek, diyalog içinde olmak yerine, anlaşamadığımız her konularda kavga ediyoruz.
Bedenen, fiziken gücümüz yetmese de arkasından küfredip, günaha giriyoruz yığınla. Gazeteciysek biraz da gözümüz kesiyorsa, biraz da nazımız geçiyorsa, biraz da öfkemizi dindirecek zemin ve zaman müsait ise, biraz da karşımızdan bir şeyler koparabileceğimize aklımız kesiyorsa, sat gitsin anasını deyip, ver Allah’ın verdiğine deyip eleştiri bombardımanına tutuyoruz.
*
Herkesin bir düşüncesi vardır ve olmalıdır da. Ama kendi düşüncelerimizi başkasına kabul ettirmeye zorlamak, dayatmak, empoze etmek yerine, başkalarının düşüncelerini dinlemekle başlar isek ortak düşüncelerimizin ne kadar çok olduğunun farkına varabiliriz.
İnsanoğlu 12 – 13’üncü ayında konuşmayı öğreniyor da ölene kadar boş- gereksiz konuşmamayı ve susmayı öğrenemiyor. Sussa, dinlemeyi bilse, gereksiz konuşmasa, ‘adam’ diyecekler de, susmuyor.
İki tarafı da dinlemeden kimin doğru söylediğine karar veremezsin. Karar verenler de sonradan ya mahcup oluyor ya özür dilemek zorunda kalıyor. Kendi fikirlerinle, başkasını yargılamak, en büyük adaletsizlik, hadsizlik, terbiyesizlik ve saygısızlıktır.
*
Şu yenidoğan meselesi, şu stent meselesi, şu doktorların eylem yapma meselesi, şu özel hastanelere tehdit ve şantaj dolu asparagas haberler yaparak, videolar çekerek para sızdırma meselesi var ya, işte insanın en çok o kanına dokunuyor.
Usulsüzlük varsa, haksızlık ve hukuksuzluk varsa, kanun tanınmıyor, adalet yerini bulmuyorsa, Adliye Üngüt’te. Ver Savcı beyefendiye bilgileri, belgeleri. Bırak adaleti onlar tesis etsin, bırak yanlış yapanları onlar yargılasın, cezasını versin.
Kendi adaletini kendin tesis etme lüksünü, şansını ve görevini vermiyor toplum.
*
Neymiş, doktor izinde iken dahi sırf kaşesi 50 hastayı muayene ediyormuş.
Neymiş hayalet hastalara yapılmayan ameliyatlara milyarlar gidiyor, SGK ve haliyle devlet zarar ettiriliyor, resmen soyuluyormuş.
Neymiş, bir hastaya 13 adet stent takılır mıymış?
Neymiş, SGK’nın özel hastanelere aktardığı ödeme tutarı yedi kat artmış.
Neymiş, kullanılmayan kanser ilaçları için dahi SGK’ya fatura kesiliyormuş.
Okudukça, duydukça insanın havsalası almıyor, kafayı yiyecek gibi oluyorsunuz!
*
Bu arada, sosyal medyada, bazı özel hastanelerimize yapılan çirkin saldırıyı, itibar suikastını, dedikodu ve iddia başlığı altında yıpratmaya çalışanlar çıkıyor. Varsa bilgi, belge, Adliye Üngüt’te. Amaç ne, niyet ne, belli işte!
Dedik ya, adalete güveniyor, bebek katillerinin, canilerin hak ettikleri cezayı alacaklarına yürekten inanıyoruz.