Geç bulup çabuk kaybetmek istemediğim bir gönül dostu Abidin Doğanay.
İnsan evladı olduğu kadar, bu şehirde değil sadece, çevre illerde ve hatta doğu’da bile hatırı sayılır bir müteahhit, işadamı.
Sohbeti tatlı, yüreği tatlı, dili tatlı bir gönül adamı.
Sofrası da yüreği gibi açık. Sevdiğine, inandığına canını verecek kadar da yiğit adam.
İşte bu güzel insan, geçtiğimiz aylar içerisinde, bendeniz için bir şiir yazdı.
Bizim kendisi gibi şairliğimiz yok.
Haddimizi biliriz evvel Allah!
Hatta utanırım da onun yanında şairlikten, şiirden söz etmeye.
Ama, aşağıdaki satırlar, naciz ve aciz kelimeler, bu sevgili dost için.
Çam sakızı, çoban armağanı türünden.
Kabul et aziz dostum!
ABİDİN DOĞANAY DOSTUMA
Karşında şairim demeye utanırım,
Sen ustasın, ben çırak bile değilim
Kalendersin, seni çok iyi tanırım
Senin vadinde kurak bile değilim.
Ustasın belli, eline su dökemem!
Yiğitsin, bileğini asla bükemem
Fidan diktin yüreğime, sökemem
Harmanda yaba, orak bile değilim!
Sen sevdayı işlerken nakış nakış
Yüreğindeki halis, dostane bakış
Dostluğa şairliğe ancak sen yakış
Ben içindeki yürek bile değilim.
Yazarken ellerim titrer, üşürüm
Kelimeler yorulur, düşünürüm,
Şıh olsan yolunda dahi yürürüm
Yol üzerindeki durak bile değilim.
Başımı cama yaslasam, çatlamaz
Yüreğim paramparça ikiye katlamaz
Gelecek olsam, adımlarım atlamaz
Oysa yanındayım, ırak bile değilim
Bak Fiskeci de kendini şair sanıyor
Halbuki kelimeler kendini sınıyor
Senin gibi şairler yazdığını kınıyor!
Sen ustasın, ben çırak bile değilim!