Evet, aşağıda okuyacağınız bir fıkra.
Malum, bugün cumartesi, ölü gün. Sonra bu günlerde öyle ağır, ciddi yazılar da okunmuyor pek. Kaldı ki, insanımız çoğu dışarıda olur.
Bu bakımdan, bugün fıkra ile idare edin, pazartesi icabına bakarız.
*
Evet, adamın biri bir motorsiklet almış.
Satıcı adama bir kutu vazelin hediye ederek; “Yağmurlu havalarda bunu metallere sür, pas yapmaz!” demiş ve adam motorunu göstermek üzere kız arkadaşına gitmiş.
Neyse akşama doğru kız; “Gel seni bize götürüp ailemle tanıştırayım, hem de akşam yemeği yeriz!” teklifinde bulunmuş. Bulunmuş ve bir de hatırlatmada bulunmuş:
“Yalnız dikkat et, bizim evde yemek yerken kimse konuşmaz. Konuşan bulaşıkları yıkar..." diye uyarmış.
Adam 4 kişinin bulaşığından ne olacak diye düşünürken, eve girdiklerinde bir de ne görsün, dağ taş her yer bulaşık...
“Ulan bir konuşursak yandık!” demiş...
Yemek yerken aklına;
"Ben simdi bu kızın elini tutsam kimse bir şey diyemez" fikri gelmiş. Kızın elini tutmuş, kimseden çıt yok. Bir de öpeyim demiş, öpmüş, gene çıt yok...
Ulan ben bununla bu işi burada pişireyim diye aklından geçirmiş ve akabinde herkesin gözü önünde, o işi halletmiş. Hayret, gene kimsede çıt yok, tık yok...
Adam iyice pişkinliğe vurup “Yahu bunun anası da güzelmiş!” deyip, onunla da yatmış... Gene çıt yok.. Hiçbir şey olmanmış gibi, herkes kendi havasında.
Tam bu sırada dışarıda gök gürleyip yağmur yağmaya başlamış.
Bizimki motoru paslanmasın diye aldığı vazelini cebinden çıkardığı anda kızın babası bağırarak ayağa fırlamış...
"Tamam tamam, koy onu yerine bulaşıkları ben yıkarım"
*
Sizi biraz gülümsetmek istedim. Hafta sonu, ciddi yazılarla kafanızı bulandırmak da içimden gelmedi.
Bugün bu fıkra ile idare ettiğiniz, beni anlayışla karşıladığınız için teşekkürler sevgili okurlarım!