2013-03-26 10:39:41

Alıştık, alışıyoruz, alıştırdılar, çünkü sistem öyle!

Editör

26 Mart 2013, 10:39

Geçen hafta içerisinde, eski başbakan ve eski cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın Türk siyaset tarihine mal olan ‘alışırlar, alışırlar’ deyişinden yola çıkarak, toplumsal alışkanlıklara, dayatmalara ilişkin düşüncemizi sıralamış, devamını sonraya bırakacağımızı bırakmıştık.

Kaldığımız yerden devam edecek olursak…

Korkulardan haz almaya başladık milletçe. Peki, kendi adıma konuşuyorum, haklısınız. Cesaretiniz varsa, yiğitseniz gelin korkmayın! Yağcılıkta maşallah üstümüze yok, ihbarcılığa, birilerini gammazlamaya, ispiyonlamaya alışmadık mı? Hı, hadi itiraf edin, kalemini haksızlığa kıranları alkışlamaya kimler alıştı, kimler alıştırıldı, söyleyebilir misiniz?

Haksızlık, adaletsizlik, haksız-hukuksuzluk burcunda konaklamaya, adaletsizlik pastasının kremasını parmaklamaya alışıyoruz azizim…

*

Kadına şiddet ulusal televizyon kanallarının, gazetelerin ilk haberleri… Hem de manşetten. Kadına el kalkar mı, eliniz kırılsın inşallah! Nasıl bir dünyada yaşıyorsak artık, karı kocaya, erkek kadına, evlat babaya-anaya, çırak ustasına, öğrenci öğretmenine, küçükler atasına el kaldırıyor. Alışmadınız mı bunları okumaya, seyretmeye…

Sevgisizlik, saygısızlık diz boyu. Hatır gönül sizlere ömür! Gönül saraylarını yıkıp, adalet saraylarının dikilmesine alışmadığını söyleyen birini gösterin bana. Gönül sarayları inşa etmek varken, adalet sarayları dikiliyor karşımıza.

Cesaret, haysiyet her insanda olması gereken hasletler. Haysiyetsiz toplum, şerefsiz millet bizden uzak olsun. Allah’a şükürler olsun, Türk milleti haysiyetlidir, onurludur. Ama bunlar hayatımızdan, günlük yaşamımızdan çekilip gittiler çok uzaklara.

Özel hayatımızdan, toplum hayatından bile… Alışmadık mı? Bal gibi alıştık, alışıyoruz da…

*

Adam hırsız, adam naylon fatura vurgunu ile zengin olmuş, zibillik zengini dediklerinden… Kazancı, serveti şaibe götürüyor, bizi gurur duyuyoruz. “helal olsun, senden büyük yok!” diye alkış da çalıyoruz üstüne üstlük! Madalya, özel gecelerde plaket bile veriyoruz.

Gazeteciyiz, gazetecisiniz. Haklıya değil, güçlüye sığınmaya çabalayan ya da tersini yapan kaç kişi var, söylesenize!

Nasıl bir toplum olduk öyle. Anamız, babamız ölse, gözümüzden bir damla yaş gelmiyor da, televizyon dizileri karşısında göz pınarlarımıza hakim olamıyoruz. Sulu gözlü Tahire’den ne farkımız var? Alışmadık mı, alıştırılmadık mı?

*

Yazdıklarımız, eleştirdiklerimiz dikleniyor, “Seni mahkemeye veririm, savcılığa suç duyurusunda bulunur, sürüm sürüm süründürürüm” denilmesine alışmadık mı sanıyorsunuz. Adam pisliğin, adam sapısiliğin, adam aslında ödleğin teki, adam aslında küllümün hasaratın önde gideni, küheylan gibi şaha kalkmasına bizi sistem alıştırdı.

En küçük bir eleştiride adam adliye koridorlarında buluyor kendini.

Adam satmaya, adam kazıklamaya, aldatmaya, en yakın dostunu, arkadaşını, akrabasını, hatta ailesini bile morartmaya, satmaya alışmayan kim kaldı acaba!

*

Politika…

Siyasetçilerin, politikacıların yalanlarına, bizi yönlendiren çıkarlarına, insanların kötü niyetlerine, kadın cinayetlerine…

Suçlara, günahlara refakat etmeye…

Ve en önemlisi, hiç olmayacak ama, ene d uyarlı yanlarımızı kaybetmeye…

Öyle bir alıştık, öyle bir alıştırdılar ki, şimdikiler merhum Özal’a bile rahmet okutturuyorlar valla!

Bunu yavaş yavaş, sindire sindire yapıyorlar hem de…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.