Ancak binilmeyeceğini iddia eden bir şair dostum var ki, onu tanırsınız, ABİDİN DOĞANAY, o yazmış sayfasında, binilmezmiş.
Peki, gavura bakarak oruç bozulur mu, bozulmaz.
Yerel yönetimlerde, kendini özerk sayan ve özerk olduğunu zanneden kurumlarda, koltukları işgal etmiş, geçmişleri pek de muteber olmayan, yemediği halt kalmayan haysiyetsiz daire başkanları, gevşek genel müdürlerin gücü taşeron işçilere yetiyor olmalı ki, onları işten çıkartabilmek için, taşeron şirket firmaları ile kurdukları kumpas ile o gariban, bir ekmeğe muhtaç işçilerin ekmeği ile oynuyorlar.
*
Bunu din, iman, Allah, Peygamber, Kur’an adına yapıyorlar.
Bunu adını bağlı oldukları partilerinin isimlerinden alıyorlar. (Kurban olsunlar AK Partiye. Partileri AK ama kendilerinin vicdanları, yürekleri, merhamet duyguları kara) Sırf çıkarları var diye bu büyük partiye yamandılar çoğu.
Günümüzde en kolay, en ucuz ticaret din ticareti. Din üzerinden ne y aparsan yap, su götürüyor bu memlekette. Bilmem ne de yapsan, din adına yaptığını söyle, ‘helal olsun sana bu yollar!’ diyen çok şerefsiz çıkar.
Hal böyle olunca, biz de öfkemizi ulu orta kusar, artık kim ne alırsa içinden, kıyısından köşesinden kim üzerine düşeni nasiplenirse, afiyet olsun!
*
Kimse kimseyi kandırmasın.
Herkese dinini ticaretini yapıyor.
Alnı secde görüyor diye, bu da bizden diye, bilmem kaç kez hac’ca ve umreye gitti diye, eşinin ve çocuklarının başı bağlı diye, beş vakit namazını kaçırmıyor, Müslüman adam canım diye diye bu ülkede, bu şehirde din ticaretini meşrulaştırdılar.
Daire müdürlerini, genel müdürleri, daire başkanlarını da kifayetsiz ve samimiyetsiz anlayışlarına ortak ettiler.
Oysa bu tür insanların alt tarafı bağlar gazeli. Bir karıştır, baka ne pislikleri dökülecek ortaya.
Ha, başlıkta dediğim gibi, atı kızdırmak için eşeğe binilir mi derseniz, değmez bile…
Eşeğe hakaret olur.
Çünkü eşek onlardan daha onurlu, daha şerefli, daha haysiyetli…