Günümüzde, bilim ve teknolojik gelişme beraberinde, devlet işleri elektronik hızla yapılsa da, ‘memur zihniyeti’ değişmiyor, yerinde sayıyor. Sürekli yenilikten, değişimden ve gelişimden yana olan devlet, ne yazık ki ‘bal tutan parmağını yalar’ zihniyetine karşı çaresiz.
Yedi sülalesini beslemek ve adeta nüfusuna geçirmek niyetiyle, saltanat kayığına binip, kapalı alanda dahi güneş gözlüğü ile hava basan görgüsüzler kadar, hiçbir iş yapmadan, üstelik de vatandaşı canından bezdirmeyi marifet ve devlet memurluğu sanan zibidilere, gevşeklere, aşağıdaki yazı ne güzel uymuş.
Bir de her devrin adamlarına, soytarılara, yavşaklara… Kavşaklara sıra gelirse haber veririm size, söz!
Bu yazının ilham kaynağı sevgili Fahri Kurt. Salla başı, al maaşı şiirini de onun köşesinden arakladım. Hakkını helal etsin artık!
İşte, hiciv edebiyatının önemli isimlerinden Rahmi Karatay’ın 75 yıl önce yazdığı eskimeyen şiirlerinden birisi…
Ey inleyen zavallı, bulmuşsun kırk yaşını,
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
Yemelisin hakikat denen zehir aşını,
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını,
Gerdana kır, belini bük, her ay al maaşını…
Tatar ağası gibi öyle dolaşma yaya,
El oğluna baksana, ne ar kalmış, ne haya!
Sen de bulup bir dayı hemen arkanı daya,
O ne derse hu deyip hemen salla başını,
Gerdana kır, belini bük her ay al maaşını…
Kör kadıysa şehla de, incitme düz tabanı,
Düşküne ver nasihat, kodamana arkanı,
Zengin ol sen de aşır her dağdan arabanı,
Tekerine taşa korlar sallamazsan başını,
Dilini tut, uslu dur, her ay al maaşını…
Bir kalantor görünce yerlere kadar eğil,
El pençe divan dur, bu şerefsizlik değil,
Uşaklığını meziyet, rızayı fazilet bil,
Kim ne derse desin, hemen salla başını,
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını…
Tıkamış kulağını herkes hakkın sesine,
Bir cevahir kutusu olsan kimin nesine,
Seni feda ederler elin çingene’sine,
En iyisi hu deyip, salla hep başını,
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını…
Müdürlerle iyi geçin, amirle bul arayı,
Azıcık sen de öğren dalgayı, dubarayı,
Bırakıver kanasın vicdan denen yarayı,
Ne derlerse desinler, hemen salla başını,
Uslu dur, dilini tut, her ay al maaşını…
Köpeklerle boğuşma, tepişme katırla,
Hamamda kavga olmaz sütü bozuk hatırla,
Kulağına küpe yap, bu sözümü iyi hatırla,
Kim ne derse desin, hu deyip salla başını,
Gerdan kır, belini bük, her ay al maaşını…
Diyorlar ki; taç bile, baş eğilmezse konmaz,
Önünde eğilirsen kılıç bile dokunmaz!
Dik durdukça bir başa devlet kuşu konmaz,
Bu dünyada kaide sallamaktır başını,
Eğil, bükül, gerdan kır, her ay al maaşını…
Bir güvercin eder mi atmacalarla yarış,
Öğrenemedin dünyayı, gezdin karış karış,
Gel vazgeç bu sevdadan, kervana karış,
Ne derlerse hu deyip hemen salla başını,
Sürüden ayrılma ki, versinler maaşını…
Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler,
Vatandaş soyulurken aldırmıyor öküzler!
Haya’dan eser yoktur nafile bu sözler,
Beyhude inat etme hemen salla başını,
Dilini tut, uslu dur, zıkkımlan maaşını…