1969 ya da 1970 yılı… Henüz 1970 ihtilali yaşanmamış. Ama şehirdeki hava bulutlu, sıkıcı. İnsanlar gergin. Belediyeler şimdiki gibi bolluk içinde yüzmüyorlar. Gelirler sınırlı, kısıtlı.
Maraş daha kahraman da olmadı. Sütçü İmam’ın torunlarıyız diyerek hep bu zamana kadar birbirimizi avuttuk ya, ama şehrimize, dilimize, dinimiz-dinayetimize bağlılığımızda sorun yok, kimsenin de kuşkusu yok.
Belediye binası 2 katlı, taştan bina. Ulu Cami bitişiğinde, şimdiki Atatürk Meydanı dediğimiz alanda. Önünden, arakasından, sağından-solundan yollar geçiyor. Sanıyorum 1957 yılında, dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes, bir karlı kış gününde, 12 Şubat Bayramı için geliyor. Dönemin Belediye Başkanı Mahmut Karaküçük. Kentin hatırı sayılır esnaf ve eşrafından Mustafa Or da (belediyeden emekli, sevgili Derviş Or’un babası) yardımcısı…
Çarşıbaşı’nda dükkânı var, oteli var. Şimdiki Belediye Çarşısının hemen girişinde, solda… Beyaz eşya satıyor merhum Mustafa Or. Ve belediye başkan yardımcısı…
CHP’den…
*
Ve CHP milletvekili Orhan Sezal… Fötr şapka giyer, herkesi selamlar yolda yürürken. Şimdiki özel idarenin yerinde yine özel idare binası vardı, 3 katlı. En üst katında Maraşspor vardı, en alt katta da muhasebeciler, giriş katın hemen sağ dip bucağında 1. Noter (ki sahibi de merhum İhsan Hüdayioğlu. Başkâtip de İsmet abiydi.) ve özel idarenin hemen girişi karşısında PTT ve hemen bitişiğinde de merhum Orhan Sezal’ın bürosu.
Avukat kendisi. Neslin son beyefendilerinden. Adam gibi adam dediklerimizden. İnsan evladı. Hatır gönül bilen, büyük-küçük herkesi bağrına basan, gariban dostu. Yemeyip yediren, gönlü ve sofrası açık, yüreği açık bir avukat işte…
Eski milletvekilimiz, Maraş’ın bea’sı Ali Sezal’ın kardeşi, bu dönem AK Parti milletvekili sevgili Cihat Sezal’ın da amcası.
Özlem eczanesi sahibi Özlem hanımın da babası. Ruhu şad olsun!
*
Evet, ya 1969, ya 1970 yılı… Belediye Başkanı Mahmut Karaküçük. Yardımcısı da Mustafa Or diyorduk. Belediyenin karşısı şimdiki Şekerdere daha boklu dere. Yemyeşil. Tekke yine yerli yerinde duruyor. Ulu cami karşısında Jeep durakları, belediyenin hemen arkasında şavrole ve pleymut kanatlı taksiler durağı.
Belediyenin parası yok. Şimdiki gibi kaynak üretmek de yok. Ama merhum Karaküçük dürüst, saygın insan. Belediyenin delikli kuruşuna helal getirmeyen öz evladımız. Or da öyle… Ama belediye kasası tam takır, cep delik cepken delik misali…
Ve belediye çalışanlarına ikramiye verilecek. Para yok. İki ölçüyorlar, bir biçiyorlar, yok, yok… Kara kara düşünmek de para getirmiyor.
Ve nihayetinde belediye başkan yardımcısı Mustafa Or, şavrole arabasını satıp belediye çalışanlarının ikramiyesini ödüyor bayram üzeri.
*
Hatıralar canlandı özümde. Siz de bilesiniz istedim.