Son senelerde, her şeyin sahtesine, gerçeği yansıtmayanına, taklidine, insanın, düşüncenin, mesleklerin, malın ve karakterlerin beş para etmezine ‘çakma’ demek moda oldu.
Gazetecisi çakama, başkanı çakma, solcusu - sağcısı çakma, demokratı, mesleği, kariyeri ve ünvanı çakma, işadamlığı çakma, etiketi çakma… Bir çakmadır gidiyor bakalım.
Gerçeği görmek isteyen, gerçeklerle yüzmeye çalışan, gerçeklerin fotoğrafını çekmeyi düşünen kalmadı memlekette.
Herkesin seviyesi kendine. Ki herkes kendine yakışanı yapıyor. Seviyesi, karakteri ile mütenasip hareket eden, yazı yazan, konuşan insanlara söylenecek laf şu, Allah ıslah etsin!
*
Bize hakaret ederler, küfürlere savururlar. Yazılarımızı beğenen beğenir, yorum yapar, beğenmeyen, karşı mahallenin sözde zıpkın ve çapkınları laf sokuştururlar arada - derede…
Ancak kerametleri kendilerinde menkul.
Marifet onlarda, yazı yazmak onlarda, hizmet etmek onlarda, yolda bulduklarını yolda yitirmemek onlarda, arkadan vurmamak onlarda, arkadaşlarını satmamak onlarda, velhasılı kelam kamuoyunda kabul gören ne varsa, toplumda değer bulan, hepsi onlarda…
Başkasında şinanay yavrum şinanay!
*
Bize küfür etsinler. Herkese yazı beğendirmek zorunda değilim. Bildiğiniz, aklınıza gelen küfürleri savurun, edepli ya da edepsiz, hangisi meşrebinize uygunsa artık, biz nasıl olsa şerbetliyiz.
Ancak vakti zamanında kendilerine edilen küfürler, ithamlar, suçlamalar, hakaretler, haklarındaki çirkin iddialar, herhalde buradan İstanbul’a yol olurken, bize yöneltilen ha bir küfür eksik, ha bir fazla, fark etmez, bu araba da buraya park etmez!
Mesele şu…
Hakaret kuyruğunda bekleme zahmetine katlanacaksan, buyur ama adam gibi bekle sıranı. Seni eleştiren herkesi ‘çakma’ gören muhteşem egonla, kaynak yapıp böyle öne geçmeye kalkışma!
Adamın önünü de keseler. Öne geçmeye kalkışırsan da, sana o fırsatı vermezler!
Yedirmezler koçum!
Kısa kestim, Aydın havası oldu…