Al birini vur ötekine diyeceğimi sanamayın! Her birilerinin de kuruluş amaçları, kriterleri, çalışma şartları, hastalara bakış açıları farklı.
Kimisi elma der, kimisi de alma. Neticede her ikisi de aynı meyve…
Neticede verdikleri sağlık hizmetlerini tartışmamız gerekiyor. Bazıları da der ki, “Devlet hastanelerinin verdiği hizmetlerin kalitesizliği, özel hastaneleri doğurdu. Devlet hastanelerinde beklenen sağlık hizmetleri mükemmel alınsaydı, özel hastaneler mantar gibi çoğalmazdı…”
Arz talep meselesi gibi bir şey.
Bu görüşe katılır veya katılmazsınız, sizin bileceğiniz iş de, benim demem başka…
*
İsminin ve mevkisinin bir önemi yok.
Başınız ağrıdı, gittiniz özel hastanenin birine.
Bir vermidon yazacak doktor. Ya da muadili bir hap, neyse…
Hemen, alelacele, apar topar seni tahlil için başka yere sevk eder. “Git ve hemen şu şu tahlilleri yaptırıver!”
Sen de kendinden kuşkulanırsın. “Acaba hastalığım çok ciddi mi de, doktor efendi benden birkaç tane tahlil yapmamı istedi”
Kalbine bir gıcık gidiyor ister istemez.
“Doktor benim derdim bambaşka bir dert, ağrıyan yerimi sorma boşuna” diyen merhum Abdürrahim Karakoç’un şiiri geliyor aklına ama senin başının ağrısı ile alakası yok, yine de fikrini söylüyorsun, “Doktor bey, sadece başım ağrığyo5r dedim…” der demez, o kükreyecek sana, “kardeşim benden iyi mi biliyorsun…”
Kullandıkları sözcük bu…
*
Tabi ki sizden daha iyi bilecek halimiz yok. Bilsek zaten biz doktor olurduk.
Ama olur olmaz meseleler için, bir basit baş ağrısı için, bir kıçıkırık mide bulantısı için tahlillere göndermenin manası ne?
Bütün mesele, faturayı şişirmek…
Senin hastalığının çok da önemi yok onun yanında. Fatura nasıl şişer, hastanın cebinden nasıl üç-beş kuruş fazla çıkar, emeklinin maaşından ne kadar fazla para eksilir, onun hesabında kitabındalar.
Ne tahlili yahu, ne?