Şarkısını dinlemeyi oldu bitti severim. Dinlerken de, kimin dost, kimin arkadaş, kimin samimi, kimin iki yüzlülüğünü fark edecek kadar zeki biri olmadığım için, sadece şarkılarda kaldı duygularım.
*
Bu yaşıma geldim, belki çok yer gördüm, çok insanlara tanıdım ama hiçbir şeyi, özellikle dostum, arkadaşım, kankam dediğim kişileri anlamakta zorlanışım, onları tanıyamamışım.
Evet, ülkemin doğusundan batısına, güneydin kuzeyine kadar gitmediğim, görmediğim şehir kalmadı belki. (Zonguldak ve Çanakkale hariç) Laz’ını da tanıdım, Kürd’ünü de, Çerkez’ini de, Zaza’sını da, Alevi’sini de, Sünni’sini de…
Hepsi de bizim insanımız, gerçeklerimiz, değerlerimiz. Komşuluk yaptık, ortaklık yaptık, ahbaplık yaptık, alışveriş yaptık, yolculuk yaptık, arkadaşlık yaptık…
Hakkâri’den Edirne’ye, Rize’den Antalya’ya kadar uzanan coğrafyada, dili, kültürü, sosyal yaşamı, rengi, ırkı farklı olsa da, neticede insan gözüyle baktığımız kimselerin bizimle yakın ve samimi oluşuna aldandık belki de…
Yüzünüze karşı bir de yalan söylemezler mi, deli olmak içten değil… Yutuyorsun istemeden, o da yedirdiğini sanıyor aklı sıra…
*
Kalabalıklar… İnsanlar… Kadın erkek… Amir - memur, köylü – şehirli, siyasetçi – gazeteci, işadamı – bürokrat, zengin ya da gariban…
Bu kalabalığın içinde gülen yüzlerin arkasına saklanmış nice kem gözler gördüm.
Arkamızdan konuşan nice kirli diller ve içten içe, bize düşmanlık besleyen nice iki yüzlüler gördüm.
Her zaman yazdım, yine yazarım, “İnsanların daima başkalarından gizlediği bir ikinci yüzü vardır!”
Bunu biliyordum.
Ama en yakınından görünce, yaşayınca, garibime gitmedi, yadırgamadım, sinsi yüzünü bildiğim için belki yüzüne vurmadım ama gerçek yüzünü bir kere daha gösterdiği için aslında ona teşekkür etmem lazımdı.
*
Bizde, Maraş’ta, en yakınların sana canım cicim der, üstadım der, şıh’ım der, iki adım öte gidince, ‘hadi lan, sen kimsin!’ sözlerini belki duymadım desem yalan olur.
Sen biri ile ilgilenirsin, haber değeri vardır belki de, ki öyle, “Boş ver onu, karşılığı yok!” diyenler, bir de bakmışsın, o karşılığı olmadığını iddia eden, kanka olmuş, oturmuş sohbet ediyor ve seni kesiyor.
Ama sen onun gözünde üstatsın, abisin, büyüksün, saygıdeğersin muhteremsin!
Ee, yalan söyleyeni Ahırdağı’na kaldırmıyorlar bu memlekette!
*
Ve sen; insanları, her gün görüştüğün, görüşmesen bile sesini duyduğun, tanıdığını zannediyorsun da, sana çalım attığını, sana kazık attığını, sana oyun oynadığını öğrendiğinde, alttan alttan kuyunu kazdığında, çaktırmadan senin buluşmak istediğine davetiye gönderip sıkı fıkı olduğunda, dostum dediklerinin gerçek yüzünü öğreniyorsun da yapacak bir şey yok.
Çünkü sabah akşam yüz yüze bakıyorsunuz!