Tabi bu anlam yüklü güzel söz, değerli şairimiz, mütefekkir merhum Necip Fazıl Kısakürek’e ait.
Sevgili Mustafa Önyurt ziyadesiyle haklı. Birbirimize zaman ayıramıyoruz artık. Misafir gelse bile, eskiden misafir odasına alınır, sohbet edilir, insanlar dertleşir, herkes birbirinin yarasına merhem olurken, artık misafirleri dünyanın parasını harcadığımız, en pahalı mobilyalarla döşediğimiz, ama hiçbir zaman yüzde yüzü bırakın, yüzde bir zaman diliminde dahi kullanamadığımız misafir odasından çok, nerede televizyon varsa, ki o da oturma odası oluyor, orada kabul ediyoruz.
Ya maç vardır, ya dizi… Sohbet hak getire…
Komşuluk ilişkilerini bitiren de zaten ya sapık televizyon dizileri olmuştur, ya da maç yayınları…
*
Selamlaşmak, paylaşmak, bir ortak noktada birleşmek, sohbet etmek, eş dost ziyaret edip hal hatır sormak, ‘Bir derdin var mı, bana düşen, yapacağım bir iş falan…’ muhabbeti de bittiğine göre, eh, dünya da küçüldü, cep telefonları ya da sosyal medya hayatımıza değil sadece, kanımıza, ruhumuza, günlük yaşantımıza da girdiğine göre, toplum siz sağ olun!
Ne dostluklar baki, ne arkadaşlıklar sabit.
Evet, ne yazık ki ve üzülerek ifade etmek gerekirse, paylaşmanın anlamı, kavramı da değişti. Toplumu ayakta tutan geleneklerimiz, ortak ve temel değerlerimiz yerle yeksan olurken, temel taşlardan biri olarak gösterilen paylaşma, yardımlaşma, içine ilave ettiğimiz sevgi ve saygı artık mercekle aranır hale geldi.
Gülümsemek, yaşlılara ve çocuklu bayanlara toplu taşıma araçlarında yer vermek, bir engelli vatandaşımızın elinden tutup caddenin karşı tarafına taşımak, unutulan geleneklerimiz, alışkanlıklarımız arasına girdi.
Çıkmak da bilmeyecek bu kafa ile gidersek!
*
Birbirimizi anlamakta da zorlanıyoruz artık. Ne tuttuğumuz takımların tadı var, ne yediğimiz hurmaların lezzeti, ne gönül verdiğimiz siyasi iradeler yaşantımıza renk katmazken, her şeyi çok bildiğini söyleyen, konuşan, yazan insanların da başarı dertten kurtulamıyor.
Her doğruyu her yerde söyleyemiyorsun da…
Üç maymunu oynamak varken, ki doğru mu tabiki değil. Ama çok konuşanın, çok yazanın, bildiği doğruları savunanların da kellesini vurmak vacip hale geliyor.
*
Paylaşmaktı mesele… Üstat Necip Fazıl’ın başlıktaki güzel ve veciz sözünü tekrarlamak istersem, “Eğer tadını bilirseniz, ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir”
Yazıyı da sevgili Önyurt’un son cümlesi ile bitirmem gerekirse, “Sanal dünyanın hastalığına yakalanmadan gerçek yaşamı paylaşmaya ne dersiniz?”
Hı, bu kadar mı zor!