Ülkenin, şehrimin en zeki, en akıllı adamı deyince, aklıma bir fıkra geldi, buyurun birlikte okuyalım.
*
Bir gurup insan, küçük ve özel bir uçakla yolculuk ediyorlarmış.
Pilot bir ara telaşla; “Arkadaşlar, düşüyoruz. Herkes paraşütle atlasın!” anonsunu geçmiş.
Uçak küçük olunca, paraşüt sayısı da yetersizmiş. Adamın biri: “Ben parti başkanıyım, yaşamam lazım, ilk sıra benim!” diyerek paraşütlerden birini alıp atlamış.
Başka birisi de; “Ben önemli bir siyasetçiyim, atlıyorum!” deyip paraşütle kendini boşluğa bırakmış.
Üçüncü adam; “Ben şehrimin belediye başkanıyım ve şehrin de en zeki adamıyım. O şehirde ben ne dersem o olur. Her şeyi ben daha iyi bilirim, ben daha iyi düşünürüm. Ben proje adamıyım, benim daha yapacak çok işimi var. Ben o şehre lazımım!” deyip paraşütü kaptığı gibi kendini boşluğa bırakmış.
Uçakta en son bir yaşlı, bir de genç delikanlı kalmış. Yaşlı adam gence dönerek; “Evladım, benim ayağımın biri zaten çukurda, sen atla! Sen ne de olsa daha gençsin, önünde uzun seneler var. Beni bırak, sen atla!”
Delikanlı da; “yok amca, yok! İkimiz de kurtulacağız, merak etme!” demiş.
Yaşlı adam; “Nasıl olacak bu iş?” diye sorunca delikanlı şu cevabı vermiş; “Hani o, ‘Ben şehrimin belediye başkanıyım, en zeki adamıyım’ diyerek atlayan var ya, o benim sırt çantamı takıp atladı.”