4 günlük yaşam kısıtlaması da geride kaldı. Bu hafta sonu da 3 gün daha evlere mahkum ve mecburuz. Ne yapalım, bireysel ve toplum sağlığı için gerekiyorsa, ki öyle, katlanacağız.
Ramazana rağmen…
Artık insanlar koronavirüs ile yatıp kalkmaktan, virüsle ilgili haber ve yazıları okumaktan, evde kalmaktan bıktı, usandı. Ama yapacak bir şey yok. Alınmış bir karar var, hepimizin hayrına, uyacağız mecburen.
Vatandaş siyaseti, siyasetçileri unuttu. Onlar da kendilerini unutturdular zaten. Eh, artık meclis de bir aylığına tatili girdi, herhalde memleketlerine gelmişlerdir. Acaba ne düşünürler, ne söylerler? Şu aşamada söylenecek söz de yok aslında. Kaldı ki sayın Cumhurbaşkanımız ve Sağlık Bakanımız tüm gelişmeleri anında duyuruyor insanlığa.
Lakin… Evde oturmaktan yorulduk.
Bulmaca çözmekten sıkıldık. Radyoda aynı şarkıları-türküleri dinlemekten gına geldi.
Cep telefonuna sarılmaktan usandık. Sosyal medyayı takip etmekten ikrah (bıkkınlık) gelirken, yine de elimizden düşüremiyoruz. En yakın dostumuz, arkadaşımız şimdi cep telefonlarımız. Hele bir de akıllısından ise dünya da avucumuzun içinde zaten, tutmayın bizi…
*
Milli takımın maçları dışında haberlerini izlemediğim TRT müzik kanalı var bereket versin, ki dostlarım bilir, müzik dinlemeden yazı yazamam.
*
Hafta içinde bazı tanıdıklar hiç başka derdi, işi gücü kalmamış gibi, ‘AK Parti il başkanı kalır mı, gider mi. Giderse yerine kim gelir? Fırat Görgel’i il başkanı yaparlar mı? Yoksa Atıf Şirikçi’yi mi getirirler? Niye bu meselede iki satır yazmıyorsunuz, yoksa korkuyor musunuz?’ dediklerinde fıttırıyorum.
Tam da çekinecek, korkacak adama sordular.
Milletin hastalıkla, ölümlerle, virüsle uğraştığı, canının burnunda olduğu şu günlerde siyasetin sırası mı diyecektim de, kırmak istemeyince, üzmek içimden gelmeyince, ‘zamanı gelirse o da olur, hele şu ağzımızdaki kozu bir kıralım, inşallah, maşallah! diyerek kurtardım o anı.
Şimdi siyasetin sırası mı birader? Millet geçim derdinde, millet hastalığa yakalanmamak için maske, dezenfektan peşinde iken, siyaset kimin umurunda Allah’ını seversen!
Seninki de ayranı yok içmeye… hikayesi…
*
Virüsün bir faydası oldu! Bir evimizin olduğunu hatırladık, kahvaltı yapmanın keyfine vardık, müzik eşliğinde yazı yazmanın ve bulmaca çözmenin keyfini çıkarttık.
Ama bu benim problemim de, işinden ve aşından olanlar, taksitlerini, borçlarını ödeyemeyenler, alacaklarını tahsil edemeyenler, evine ekmek götürme telaşında olan garibanlar ne yapacaklar.
Çocukların okulları, eğitimleri sekteye uğradı. Küçük esnaf ve işyerleri ödeyecek kiralarını, faturalarını düşünürken, fabrikalar, işletmeler kapalı. Üretim yok. Çalışanlar ücretli izinli mi gösterilecek, yoksa çıkışları mı verildi, belli değil.
Sizi temin ederim onları düşünmekten ne yediğimiz yemekten, ne rahat uykumuzdan, ne dinlediğimiz müzikten keyif alıyoruz. Eminim siz de öylesiniz!
Ancak… Sıkıcı da olsa bu günler geçer inşallah!
Yeter ki Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin!