Sizin de eviniz aynıdır kuşkusuz. Ayda, 6 ayda veya senede birkaç kez gelen misafirler için, her şeyin en iyisini, en cafcaflısını, en pahalısını aldığımız eşyalar misafir odası için oluyor nedense.
Varıp sen, ben otursam içeri, bayanlar hemen feryad-ı figan, 'Ne yapıyorsun, oturma odasına geçsene, burası misafir odası, yarın benim misafirlerim gelecek, odayı dağıtma, düzenini bozma!' gibi fırça yediğiniz olmuştur sanıyorum.
Kadınlar boğazından kısarlar, üzerine başlarına almazlar, ama misafir odasının hiçbir şeyi eksik değildir. Olursa komşuya, gelene gidene mahcup oluruz bahaneleri.
Ya gelen misafirler evi dağınık görürlerse, ya birşey eksik ise onların görüp de bakmak istediği, o vakit mahcubiyet serisi televizyon dizisi haline gelecek.
Misafir odası bizim aynamız, bizim yüz akımız. Gelen misafirler, misafir odasına bakıp bize not verecekler. Zenginler mi, tertipliler mi, görgüsüzler mi, ona göre değerlendirme yapıp, kendi aralarında sohbet konusu yapacaklar.
Ayıp olmak var neticede, mahcup olmak, utanmak, rezil olmak, yerin dibine girmek... Çünkü biz kendimiz, ailemiz için değil, başkaları için yaşıyoruz! Kadınlar kusura bakmasınlar!
*
Aşağıda okuyacağınız satırları Can Yücel yazmış. Sağ olsun Ali Çam kardeşim de WhatsApp'tan gönderince, 'Dur şunu köşeme taşıyayım, belki faydası olur, kadınlarımız israftan vazgeçerler, misafir odası ile övünmekten vazgeçerler’ dedim.
İnşallah amacıma ulaşırım diyorum ama zor mu zor!
İşte Can Yücel'in o yazısı...
*
Evimde misafir odası yok. Evin her yerinde eşim, oğlum ve ben yaşıyoruz. Misafir için ayırdığım yemek takımlarım, çatal kaşık takımlarım da yok. En pahalı porselen takımları zaten olmadı.
En iyileriyle kendimiz yiyoruz. Misafir gelirse, onlara da çıkartıyoruz, bizimkilerin aynısından.
Biri evime geldiğinde, evim dağınıksa panik de olmuyorum. Evimi değil, beni görmeye geliyor benim sevdiklerim, sevenlerim. Bu yüzden ev dağıldı diye kızmam oğluma. Beraber dağıttıysak, beraber de topluyoruz.
Şimdiye kadar çıkmayan tek bir leke olmadı yaptığımız faaliyetlerde. Hiçbir ev işi 'anneeee!' diye seslenen oğlumdan daha önemli olmadı benim için. Hiçbir zaman kızmadım büyükler sohbet ederken araya girip fikrini söyledi diye.
Dinlemeyen büyükleri ikaz ettim aksine, 'Oğlum size bir şey söylüyor!' diye.
Evimde mutluluktan daha fazla önemsediğim hiçbir şey yok benim. Bu yüzden beni mutsuz etmeye çalışan insanların ne söyledikleriyle de ilgilenmiyorum. Hayatıma kattığım insanları da böle insanlardan seçmeye çalışıyorum.
Ailemin huzuru 3 numaralı komşumun evimle ya da oğlumla ilgili ne düşündüğünden çok daha önemli.
Bu kadar üzüp kasamayın kendinizi insanlar için. Şu ne der, bu ne der diye düşünmeyin.
Ev kirlenir, üzeri kirlenir diye engellemeyin çocuklarınızı ne olur.
Zira...
Geri getiremeyeceğiniz tek şey, onların bu yaşları olacak.