Bugün Pazar, tatil. Hava soğuk, siyaset de artık sıkıcı gelmeye başladı. Biraz keyiflenin, neşelenin diye bir fıkra yazıyorum.
Buyurun!
*
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır. Adam arka tarafa geçer, oturur.
Aracı kullanan vatandaş; “Eee hemşerim kimsin, nereye gidersin?” der… Yolcu: “Ben Azrail‘im, canını almaya geldim” cevabını verir. Şoför alaycı bir tavırla:
“Sen mi Azrail’sin? Ya, senin gibi Azrail olur mu hiç?” karşılığından sonra aralarında şu konuşmalar geçer;
Yolcu sakin bir tavırla: “Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun. İnanmadın bana, öyle mi?”
Şoför: “İnanmadım tabii” der.
Yolcu: “O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın.” Gerçekten de adamın dediği gibi, şoför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır. Ama yolcu ön tarafa oturur.
Olaylar bundan sonra daha da ilginçleşir. Şoför, yanındakine: “Eee sen kimsin?” diye sorar ve devam eder; “Nereye gidersin?”
Öndeki yolcu; “Ağabey, beni merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim, adım felanca!” der. Şoför de; “Yav şu arkadaki adam, bana Azrail’im deyip duruyor, görüyon mu şu herifi, hem iyilik ediyoruz, hem de dalga geçiyor zibidi” der…
Öndeki yolcu, arkaya bakar ama kimseyi göremez… Öndeki adam; “Ağabey, arkada kimse yok ki” Şoför, hışımla arkaya bakar ve; “Kör müsün be, adam arkada oturuyor ya!” der… Öndeki arkaya bir daha bakar ve: “Ağabey, senin kafan iyi mi, yoksa dalga mı, geçiyorsun?” der ve bu sefer arkadaki söze girer.
“Gördün mü? Öndeki beni ne duyabilir ne de görebilir” Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür, beti benzi atar. Arkadaki, yani Azrail olduğunu söyleyen şoföre dönerek: “Haydi, Arabayı kenara çek, 2 rekat namaz kıl, canını alacağım!” der.
Şoför ağlamaklı, çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve namaz kılmak için iner arabadan…
Sonra… Sonra ne mi olur?
Tabi ki adamlar arabayı aldıkları gibi kaçarlar…