2015-09-10 10:14:15

Gelecek, bir gün mutlaka gelecek! Ama ne zaman?

Editör

10 Eylül 2015, 10:14

  

Siyah-beyaz filmler kadar, siyah –beyaz yılları seven, o yıllara özlem duyan birisi olarak, ara-sıra maziyi, geçmişi yazmayı da sevdiğimi itiraf etmeliyim. Bizim, eskiden evlerimiz küf kokar, yollarımız çamurluydu. İki metre kar yağdığı zaman okullar en az 15 gün tatile girer, açıldığında da karlar arasında tüneller açarak giderdik Ticaret Lisesine.

Aynı gömleği, aynı ayakkabıyı, aynı pantolonu giyerdik haftalar boyu. Yoksulluk yakamızdan kir niyetine akardı.

Elektrik bile yoktu mahallede doğru düzgün. Topraklık ya da ‘ince yol’ derlerdi büyüklerimiz bizim oralara.

O bakımdan, sık sık maziden esintiler yazdığımı söyleyen okuruma şunu söylemek istiyorum,  “Ah be cancazım, gelecek güzel olsa, senden esirger miyim, dükkân senin yahu!”

O seneler, elimizdeki bütün güzellikleri aldı ve çaldı resmen. Hırsızlık o zaman da vardı. Belki şimdiki gibi ayyuka çıkmamıştı ama kendini göstermese de vardı yani. Seneler elimizdeki tüm güzellikleri alınca, karşılığında lüksü sundu bize. Şimdi sanayi çırağı gibi kazanıp, Sabancı veya Koç ailesi gibi yaşamak istiyoruz.

Şimdi… İçinde bulunduğumuz 21. asırda, haramı, saygısızlığı, küstahlığı, ikiyüzlülüğü, edepsizliği, hülasa eskiden ayıp ve günah olan tüm unsurları helal ve mübarek diye servis ettiler bize. Öyle bir düzen yaratıldı, öyle bir algı oluşturuldu toplumda.

Ye, iç, çal-çırp, helal-haram deme, keyfine bak! Ne gönül hukukumuz kaldı, ne yasal hukuk. Onları da aldılar elimizden.

*

Şehit cenazeleri geliyor bu sıra. Maraş veya diğer şehirler fark etmez, ocaklara ateş düşüyor, analar ağlıyor. Siyasilerde aynı terane, ‘kanları yerde kalmayacak!’

Kaç kez dinledik biz bu martavalları. Giden bir can. Ne için gittiklerine hala akıl sır erdiremediğimiz yiğitleri aramızdan alıp koparıyor lanet olası terör, kahrolası PKK… Neymiş efendim, cenazeler görkemli oluyormuş, neymiş efendim, kanları yerde kalmayacakmış.

Vah gidene, gerisi yalan, vallahi de yalan, billahi de yalan!

*

Kâğıdı kirleten kalemdi, doğru. İçinde bulunduğumuz asırda ise para ve teknoloji geleceğimizi,  ruhumuzu kirletti. Yoksul ama onurlu toplumların simgesiydi o siyah beyaz seneler. Öyle ki, Allah’ın suyunu bile parayla sattılar bize. Onlar çalarken ‘sizin için çalıyoruz’ dediler, ancak özgürlüklerimizi,  ruhumuzu ve geleceğimizle birlikte umutlarımız da elden gidince, gözümüzü açabildik ancak iş işten geçmişti. Nafile herşey.

Bize, karşılığında soysuz televizyon dizilerini verdiler. Cep telefonları girdi hayatımıza, tabletler ve bilgisayarlarla şimdi sanal âlemde herkes kahraman, herkes uzman, herkes gazeteci. Şehitler üzerinden siyaset bile yapanlar revaçta günümüzde.

Maketten evin bile satıldığı günümüzde, yoğurtların üzerine peçete, sonra da yağ yakarak kaymaklı ve yağlı yoğurt süsü verildiği ortamda, sizi hangi gelecekten, hangi ahlaktan söz ediyorsunuz ki birader!

“Fahişenin ve memurun rüşvetini peşin vereceksin!” diyen arsız zibidilerin, bilmem ne çocuklarının olduğu günümüzde, siyah beyaz filmleri, seneleri özlesek ne olur, özlemesek ne kaybederiz!

NOT: Bu yazının devamı var…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.