Bazıları onu eleştirse, çocuk yerine koysa, tavırlarından rahatsız olsa, aykırılığı çevreye ve insanlara yansısa da, çokbilmişliği milletin dilinden düşmese de, onun adı Kevser Yılmaz.
Nihayetinde bir gazeteci. Televizyoncu… Canlı yayınlarını izlemesem, gözlerimin bana ihanet ettiğini söyleyecektim.
Doğrudur, yaşı küçük, ama aklı, beyni, düşüncesi, hayalleri büyük. Küçük yaşına rağmen büyük hedefler koyunca mesleki yaşamına, ulaşamayacağı ve başaramayacağı şey yok görünüyor.
Bir doğru daha ki, onun her şeyi bilmesinden, herkesi tanımasından, her yere gitmesinden, haber yaymasından rahatsız olan kesimler yok mu, var…
Ya çekemediklerinden, ya da hakkını teslim edip, ‘helal olsun!’ diyememekten ötürü olsa gerek, belki de kıskanıyorlar, onu görenlerin dudak bükmeleri, küçümser tavırlarla durmaları, sevgili Kevser Yılmaz’ı hedefinden asla ve kata döndüremeyecek görünüyor.
*
Bu genç kızımız, bu heyecanı yüzüne ve hareketlerine yansıyan kardeşimiz, meslekte çıtayı yükseltmek adına, daha şimdiden bir ulusal televizyon kanalının (Kanal 34) bölge temsilciliğini almış bile. Kaldı ki bu haberi, Pazarcık’ta ve Kahramanmaraş’taki bazı yerel gazetelerde bile yer aldı.
Haberi okuyunca, ben bile şaşırmadım desem yalan olur. Nasıl olurdu, bacak kadar kıza bir kanal nasıl teslim edilirdi?
Üstelik de lise terkten biri için hele hele…
Ancak bu meslekte eğitimin önemi yok. Bizde, ülkemizde gazetecilik (iletişim) mezunu olduğu halde, dilekçe yazmasını bile bilmeyen, konuşmaktan ve yazmaktan aciz çok adam varken, Kevser Yılmaz’ın heyecanı olsun, arzusu olsun, sevdası olsun, yeter!
Sanki bu meslek için doğmuş gibi, kendini kaptırmış gidiyor. Helal olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Bu yaşta, bu başarı hikâyesi, olacak şey değil…
Allah yar ve yardımcısı olsun!
Bugün de doğum günü imiş. Nice uzun ve sağlıklı seneler diliyorum.