Hafta sonu değil belki ama yazı yokluğundan sanmayın, ancak biraz gülümsetmek istedim sizleri. Gene sizi ben düşünüyorum, kıymetimi bilin diye…
Okursunuz ya, aramızda bir bağ var ya, o sebeple…
*
Temel, nişanlısı Fadime’yi gezdirmek için arabasına bindirir. Vitese atarken, eli hafif yollu nişanlısının bacağına değer.
Fadime kıpkırmızı kesilir.
Bir süre sonra nişanlılık biter ve evlenirler ve balayına çıkarlar.
Tatilleri için Bodrum’u seçerler, otelin önüne gelince Temel kontağı kapatır, el frenini çekerken, eli yine Fadime’nin bacağına değer.
Fadime yine kızarır ve Temel’e; “Ula artık evlendik, daha ileri gidebilirsin!” der.
Bu söz üzerine Temel arabayı çalıştırır ve Kuşadası’na doğru sürer.
Fadime biraz daha ileri gidebilirsin dedi ya, ondan…
Saat 12’den sonra yaşandı ise hadise, normal.
Öyle diyorlar ya, o vakitten sonra kafası çalışmazmış Lazların.
*
Basit, sıradan, güldüren, ama düşündüren bir fıkra neticede.
Beğendiyseniz, hadi biri fıkra da anlatalım da siyasetçiler gibi günü kurtarmış olalım. Malum, onlar da siyasetlerini günü birlik yapıyorlar.
*
Genç ve güzel sarışın Akdeniz’de vapurla yolculuğa çıkar. Günlük tutuyor kendince.
10 Ekim, 2012… Akdeniz’de yolculuk başladı. Hava çok güzel.
13 Ekim 2012 … Yolculuğumuz iyi geçiyor. Bu arada geminin kaptanı ile de tanıştım.
15 Ekim 2012 … Geminin kaptanı çok yakışıklı adam, galiba o da benden hoşlandı.
17 Ekim 2012 … Geminin kaptanı benden hoşlandığını açık açık söyledi, şayet kendisi ile bir gece beraber olmaz isem, gemiyi batıracağını söylüyor, kararsızım; acaba ne yapsam!
18 Ekim 2012 … 500 yolcunun hayatını kurtardım.
*
Aman ha, siz siz olun başkasının hayatını kurtarayım derken kendinizi feda etmeyin!
Dedim ya, bugünlük bu kadar. Bu iki güzel fıkra sizi doyurmadı, kesmedi ise, başka bir gün telafi ederiz.
Söz!