Kimisi gülüp geçti, kimisi de “Yahu git işine sayın basın, bizimle kafa mı buluyorsun. Kırk sene geçse gene de bu şehir akıllanmaz” diyenler kadar, iyimser yaklaşanlar da olmadı değil. Ancak sorduklarımın büyük çoğunluğu, belki de her şehir için söylenen hicvi getirdiler önüme, ‘Her şehirden bir deli, Maraş’tan da tuttuğunuzu getirin!’ esprisini hatırlayınca, inanın ben de karamsarlığa büründüm.
Kafam karıştı.
*
Tabi ki şehirlerin öncelikli sorunları olan güvenlik, trafik, enerji ve su kaynaklarının kullanılması konusunda en iyi çözümün akıllı şehir uygulaması olduğu artık kaçınılmaz iken, tamam da tüm bunları kim yapacak, kim hayata geçirecek, insanların yaşam standardını kim iyileştirecek?
‘Her şeyi ben bilirim, ben ne yaparsam doğrudur, bu şehirde benden akıllısı yok, benim kimsenin aklına ihtiyacım olmadı, olamaz da. bu şehrin akıllısı da benim, akıldanesi de… Ben ne dersem o, ben yaparsam iyisini yaparım, herkes benim gibi akıllı düşünemez, hareket edemez!’ mantığını senelerdir işlemedik mi, konuşmadık, yazmadık mı?
Yazdık, konuştuk ne oldu! Biz çaldık biz söyledik. İpine takan bile olmadı.
Bu şehir ondan bir adım ileriye gidemiyor işte!
*
Sorunun cevabını alamadığınızı düşünüyorum.
Ne demişler zamanın behrinde, ‘Maraş’tan da tuttuğunuzu getirin!’ peki, bu şehir hiç akıllanmaz mı?
Şarkıda denildiği üzere, zor dostum zor! Başka şehirleri bilemem, doktor ne demiş bizim için, “Kendi haline bırakın, ne yerse yesin! Gönlünü hoş tutun, yeter!”
Hay benin senin aklına!!!!