2017-09-12 11:53:16

Maraş’ın ateşle imtihanı…

Editör

12 Eylül 2017, 11:53

  

Sudan, ateşten, bıçaktan ve elektrikten korkarım. Bunlarla imtihan etmem kendimi. İnsana zarar veren, ruhsal ve bedensel çöküntüye sebebiyet veren, hatta ölümle sonuçlanan bu imtihan türlerinden Rabbim bizleri korusun, ırak eylesin!

Dedikten sonra geldik fasulyenin nimetine…

‘Türk’ün ateşle imtihanı desem’, akabinde, nefes bile almadan; ‘Maraş ile ne alakası var?’ diye soracağınızı bildiğim için, ben mücadelenin öbür türlüsüne geçiyorum. Yoksa milli mücadele öylesine üstün bir ortak değerimizdir ki, vatan, bayrak, istiklal gibi değerlerimizin de en önemli zeminidir, fakat milli mücadele meselesinde bilgimiz hayli kıt.

Biz kahraman şehrin evladıyız. Herkes öyle bilir.  Maraş’ın önüne de bu ünvanı boşuna vermediler Meclis’te. Kahramanlık kadar aklı ile de hareket ederek 1920’de düşmanı bu şehirden kovan yiğit insanlar, şimdi cepheyi kendi içinde genişletmeye çalışıyor.

*

Mesele nedir? Anlatalım…

Şehir bu günlerde çok gergin. Hiç bu kadar huzursuz, bu kadar gergin, bu kadar ateşle barutun yana yana, kol kola yaşadığı zemin oluşmamıştı.

Aynı meslek gurubundan olanlar birbiriyle kapışıyor. Adalet arayanlar, hukuk adamları şimdilik sosyal medyada birbirlerine veryansın ediyorlar.

Aynı davaya, aynı inanca, aynı hizmet aşkına, üstelik de aynı ülküye gönül vermiş kimseler birbirinin gırtlağını sıkıyor.

Bunu da sosyal medyadan yapıyorlar.

Birilerini kullanarak, birilerini tetikçi kılarak. Kiralayarak, kullanarak…

*

Kahramanmaraş bu yüzden ateşle imtihanda. Bu imtihandan yüzünün ve alnının akı ile çıkmaz ise, bundan kurumlar, kişiler ve toplum zarar görecek.

Baksanıza, ulusala kadar taşıdılar meseleyi.

Kim taşıdı, kim ne para harcadı, kim alet oldu, kim kullandı, kim kullanıldı, kim tetikçilik yaptı, ya da kimler, bunlar çıkacak meydana. Hatta bazıları çıktı, tespit bile edildi.

Ama yazık, olan bu şehre oluyor. Bu şehrin bir kimliği, bir onuru, bir haysiyeti vardı. bir itibarı vardı yukarılarda, ötelerde-berilerde. Ankara’larda…

Şimdi bu itibar yerle bir…

*

Bırakın kişisel hırsları, bırakın sen-ben çekişmesini, bırakın öfkeyi, kini, nefreti…

Hırsınız aklınızın önüne geçmesin. Geçerse sen de yanarsın, o da yanar, ben de…

En çok da ‘yetim’ lafı koydu O’na. Yetim olmak suç d eğil, günah değil. Rabbim’in insana verdiği bir onur, bir nişane. Kimse yetim olmayı, büyümeyi istemez. Ama kader işte…

En çok da bu tek kelime yetti O’nu üzmeye, sinirlendirmeye… O duygusal insan, o temiz yürekli kimseye, bırakın abidik-gubidik iddiaları, eleştirileri, iftira ve yalanları, en çok o ‘yetim’ kelimesi dokundu kanına.

Hepimiz de yetimiz, öksüzüz, gün gelecek herkes bir gün yetim ve öksüz kalacak.

Suç mu, günah mı?

*

Son söz; şimdi imtihandayız. Ama gergin, ama restleşmelerin en sert noktaya geldiği ortamdayız. Ne kadar, nereye kadar, bilinmiyor!

Bilinen tek gerçek var, iki kişi bıçakla birbirine saldırıyorsa, birinin akıbeti Şeyhadil, diğerininki de Aksu tesisleri olur. Allah muhafaza!

Bunu da aklınızdan çıkartmayın! Ve çok tehlikeli sularda yüzüyoruz, çok!!!

İşin sonunda boğulmak da var, hele yüzme de bilmiyorsanız, vay halinize!

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.