Bir şehrin marka olması için o şehrin yöneticilerinin ve halkının aynı fikir etrafında birleşip bu fikre sahip çıkmaları, bu fikri her gün yaşatmaları gerekir. Bu çaba ancak çok uzun süre istikrarlı bir şekilde sürdürülürse bir şehir marka şehir olur.
Şehir hakkında söz sahibi olan vali, belediye başkanı, siyasi partilerin temsilcileri, bürokratik kesim, vakıflar, dernekler ve özel sektörün aynı fikre hizmet etmeleri gerekir.
Kendi egolarını değil şehrin çıkarını gözetmeleri gerekir. Çoğunlukla yöneticilerin ve kurumların egoları işleri çıkmaza sokar. Şehirler bu engeli aşmadan başarıya ulaşamaz.
O halde hep birlikte şehrimiz için gayret edeceğiz. O zaman herkes kazanır. Marka şehirde yaşayan kişiler diğerlerine göre daha müreffeh bir hayat sürerler.
*
Nasıl, yukarıdaki satırları beğendiniz mi? İsminin yazılmasına onay almadığım için vermiyorum, düşüncelerimize, hislerimize, duygularımıza tercüman olmuş.
Aslında yukarıdaki yazının altına ekleme yapacaktım, ben de bir şeyler döktürecektim, dostumuz o kadar güzel özetlemiş ki, benim kelimelerimin, cümlelerimizin kifayetsiz kalacağını, aciz hallere düşeceğini düşündüğümden, vazgeçtim!
Ancak bir küçük not düşmeme için verin, açtığınız dükkân, kentin cazibe merkezi caddesi üzerinde iken, dünyanın parasını kira olarak veriyor iken, iç tasarımını en nadide şekilde yaptırıp içine marka ürünler yerine, dandik, bit pazarı türü ürünleri yerleştirirseniz, iki gün sonra kapıya kilit vurdururlar adama.
*
Marka şehre marka liderler gerek. Bir abiniz bile yoksa, bir bilen'inize bu şehri dar ediyorsanız, bir adım ileri gidene çelme takıyorsanız, ötesi masal kitaplarında yazıyor zaten!
Okumanız varsa, buyurun!