Dün iki değerli dostu kaybettik. İkisinin de ölüm nedenini kalp krizine bağladı arkadaşlarım. Bilgi öyle demek ki...
Neylersin ki ölüm herkese. Bir gün gelecek, bizler de musalla taşı ile tanışacağız. Zira ölümden kaçılmıyor. Hak yani...
Kaçsan nereye kadar, çünkü kaçarsan kovalayan çıkıyor! Ve yakaladığın yerde ruhun teslim.
Tahtalı köyü boyluyorsun! Şöyle veya böyle! Ya ecelinle, ya kaza, ya eşekten düşerek, ya da beyin kanaması, olmadı kalp krizi. Adını sen koy işte!
*
Evet, dün iki dost ayrıldı aramızdan. Giderken haber bile etmediler, ansızın çekip gittiler. Helalleşmeyi cenaze namazına bıraktılar. Aceleleri varmış gibi, mezarlıkta yer kalmazmış gibi, arkalarından kovalayan varmış gibi...
Çekip gittiler ansızın!
Mehmet Kahveci...
Senelerdir tanırım. Düzgün adamdı, kendi aşında ve işinde, halim selim bir insandı. İyi ve sıkı bir MHP'liydi. Partiye sadakati, davaya inancı hiçbir şeyle ölçülemezdi.
Senelerdir davanın mücadelesini verdi, az veya çok. Şimdi bayrağı oğlu Ahmet Kahveci taşıyor. Terbiyesi, düzgün karakteri, beyefendiliği ile babasından aldığı mirası büyüterek, sahiplenerek, çıtayı yüksek tutarak...
Ne diyelim, mekânı cennet olsun arkadaşımızın! Rabbim onu aramızdan erken aldı ama olsun, onun hikmetinden sual sorulmaz!
*
Kıbrıs gazisi Mustafa Kirişçi...
Belki çoğunuz tanımazsınız. Her sabah büroma giderken mutlaka selam verir geçerdim. Daha pazar günü açmıştı çayhanesini, selamlaştık. Arkadaşları, yakın komşuları onun gaziliğinden kuşku duyan takılmaları sürdürürlerdi de, o da gülüp geçerdi. Adı Mustafa idi ama kimse söylemez, Gazi der çıkarlardı.
Dün sabah büroya gelirken, çayhane kapalıydı. Baktım bir kâğıt,'cenaze dolayısıyla kapalıyız' sonra Şazibey Camiinden cenazesinin kalkacağını öğrendik.
Çok çayını içtik, çok takılırdık.
Şimdi çayhane de kapalı, kendisi de yok. O da erken çekip gidenler kervanına katıldı diğerleri gibi. Ne lanet bir kalp krizi imiş ki, sevdiklerimizi birer birer alıp götürüyor bizden.
Ayırıyor sevdiklerinden.
Nur içinde yatsın!
Allah her iki dostun taksiratını affetsin!