O’nu, yaklaşık bir ay önce, sürekli gittiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Milletvekili Dt.Sıtkı Güvenç’in odasında tanıdım.
Tanıyınca, konuşunca daha da çok sevdim.
Kişiliğini, dik duruşlarını, açık ve net tavırlarını,
Kimseye eyvallah etmeyen delikanlılığını,
Alınan, gücenen olur da, tekerime çomak sokarlar endişesi taşımayan özü sözü bir adam.
Beldesinden, koltuğundan güç alan değil, beldesine güç katan başkan.
Açık ve dobra konuşan!
Eğilip bükülmeyen, eyvallah etmeyen!
Mikdat Er…
*
Görevimiz, yürüttüğümüz misyon gereği, gezilerimizde, haber kaynaklı da olsa, çok belde, ilçe ve ana kent belediye başkanı tanıdık.
İki kelimeyi bir araya getirmekten acizlerine de rastladık.
Bırakın ilçesine, beldesine, kendine bile hayrı dokunmayanlarla muhatap olduk ister istemez.
Plandan, projeden anlamayan, söyleseler bile tercüme ettirmeye çalışan çapsızlar, ruhsuzlar ve heyecandan yoksunlarla karşılaştık zaman zaman.
Mikdat Er öyle biri değil.
Şimdi bu satırları farklı yorumlayanlar çıkacak belki ama, O, öyle avukatlığa, yalakalığa ihtiyacı olmayan birisi olduğu için, kimin ne düşüneceği de benim, ne de Er başkanın umurunda.
*
Ankara’da karşılaştığımızda, tanıştığımızda, beldesinin elektrik sorunu için, parayı bulmak için verdiği çabayı dinledim, heyecanına tanıklık ettim, tebrik ettim akabinde.
Birçok ilçemizin, beldemizin Akedaş’a elektrik borcu için elektrikleri kesildiği halde, kılını bile kıpırdatmayanlara inat, Er, eşinden-dostundan, hısımlarından topladığı para ile beldesini ışıksız bırakmayan bir Er değil, üst düzey rütbeli ve güçlü bir komutan gibi geldi bana.
Helal olsun, aferin!