İsim yapmak isteyen, koltuğunu korumaya çalışan, bir genel müdürlük, bir pahalı koltuk, ballı lokma tatlısı maaş bekleyen yüzlerce isim, belki de çocuklarına bırakmak istedikleri, “Oğlum, kızım; bir zamanlar babanız milletvekili aday adayı” mirasını hatırlatmak ister gibi, bir hizmet, bir nöbet yarışına hazırlanıyorlar.
Milletvekilliği nedir? Bir hizmet ya da bir nöbete midir, yoksa bir meslek mi?
Hayatını konforlu kılan, çoluk-çocuğunun geleceğini garantiye alan, onları kimseye muhtaç bırakmayan, tahsil ve terbiye de gerektirmeyen bir meslek. Dokunulmazlığı da cabası, bonusu…
*
Buna layık olanları tenzih ediyorum. Yüzlerce defa… Lakin hiçbir vasfı, kariyeri ve artısı olmadığı halde, siyaseti meslek edinmişler, her dönem genel kurulun çoğunluğunu teşkil etmiyorlar mı? Parmak kaldır, parmak indir! Başka bir şey indirin deseler, onu da yapacaklar!
O kolay… Da, bütün mesele meclise girebilmek. Girdiniz mi, ayağınız meclis toprağına bastı mı, gerisi kolay. Partiden kovulsanız bile meclisten kovamazlar sizi. Hatta vazgeçtim, milletvekilliğinden ayrılıyorum diye yalvarsanız bile, meclis size kolay kolay izin vermez.
Anayasa her ne kadar angaryayı yasaklıyorsa da, sizin gibi değerli bir insanı meclis kolay kolay bırakmaz.
Eh, siz de ‘ısrarlara dayanamayıp’ tekrar oturursunuz yerinize. Ne güzel meslek değil mi?
Bu güzel mesleğe şimdi yüzlerce isim hücum edecek. Mevcut meclis üyelerinin içinden de muhtemelen en değerli olanları tasfiye edilecek. Malum 3 dönem kriterleri.
Malum, iş bilenin kılıç kuşananın. Devir böyle. Hele bir de tenezzül huyu olmayan, onurlu ve gururlu bir insansanız, size güle güle. Dalkavukluklarla yarışamazsınız.