2014-06-16 19:22:30

Para ve onur, ya da gazetecilik

Editör

16 Haziran 2014, 19:22

Senelerdir yazılır, söylenir. Filmleri bile çekildi, şarkılara, türkülere konu oldu; Parayla saadetin olmadığı…
Para ile imanın kimde olduğu bilinmediği halde, belki her şey ama, paranın da gücünün yetmediği yerler var. İnsan hastalandığını, ne kadar zengin olursa olsun, eli cebine gitmiyor, gidemiyor.
Dini imanı para olanlar da var cemiyette, aramızda…
Ver parayı, ne gerekiyorsa yap, öyle tipler de dolaşıyor aramızda.
Lakin, parasız da olmuyor, yaşanmıyor. Para, itibar ile eşdeğer sayılınca, gösterilince, “Varsa pulun, herkes kulun” diyenler hak kazanmıyor değil. Paran varsa, dostun da oluyor, arkadaşın da, kadere yoldaşın da, çevren de… Paran varsa, akıllısın, zekisin, mükemmelsin, harikasın, insan evladısın, hacı Hamza armudusun, şekerparesin, ahududusun, velhasılı adamsın!
Yoksa, hiçbiri yok, çekiliyor etrafından herkes.
*
Bütün bunları neden yazdım?
Erzincan’dan arkadaşım (1993) bugünün Takvim Gazetesi yazarı Hakkı Yalçın, yine para ve onura ilişkin öyle bir yazı yazmış ki, akıllara ziyan! Döktürmüş yine, helal olsun!
Sadece bir Türkçeyle karnını doyuran meslekti gazetecilik. Kıt kanaat yaşardı ama, onurlu yaşardı. Sonra birileri geldi, tehdit geldi, şantaj geldi, gazeteciliğin içine ettiler, dürüst ve ilkeli gazetecileri bile zan altında bıraktılar. “Elimizde belgeler var, yayınlanmasını istemiyorsan, bize şu kadar ver, kurtul!” diyen cambazlarla doldu çevremiz. Mesleğin itibarını yerle yeksan edenler.
“Yazarım ha, basarım ha!” tehdidini gazetecilik sayanlar, neredeyse mahallenin kabadayısı kesildiler. Özel olarak seçilmiş adamlar, ki langir lingirdir özel hayatı bile, tuttular gazetelere yazı işleri müdürü, ya da genel yayın yönetmeni oldular.
Kırdılar, devirdiler, döktüler… “Yahu bizi haberlere niye çağırmıyorlar, bize neden ilan vermiyorlar? Bunlara bir geçirmek lazım!” diye yakındılar, kahrettiler, sözde olmayan güçlerini dudaklarına yapıştırdılar.
Yakışsa bari… 
Gazeteciliğin ruhu paranın eline geçince, sistemi (haliyle kafayı) çalıştıran, yalakalığın kitabını yazan, yalanın Allah’ını söylerken bile yüzü kızarmayanlar, siyasetçiler, bürokratlar ve sivil toplum kuruluşları önünde on takla atanlar büyük paralar edindiler.
Ha, kimse de hesap sormadı, soramadı…
Belki de, ‘kazan dibin kara, seninki benden kara’ misali olsa gerek…
*
Halk için yapıldığında, halka inildiğinde, halk için yapılması gereken gazetecilik, patronların çıkarı için yapıldı,
 “Aman belediyeye dokunma, aman valiyle iyi geçin, aman ha askeriyeyi karşımıza almayalım, aman ha iktidarın dümen suyuna göre haber yaz, yorum yap!”
Aman ha, aman!
Satılıksan, yandaş isen, yalaka isen, teslimiyetçiliği gazetecilik sayıyorsan, emir kulu isen, kalemini üç kuruşa kiralayabiliyorsan; sen iyi gazetecisin!
Yol üstündeki akaryakıt istasyonlarının, ya da pavyonların helâları (tuvalet, ayakyolu, kenef) onların odalarından daha temiz oysa…
*
Aslında bu meseleye ilişkin daha yazacaklarımız vardı da, uzadı. İsterseniz bir fıkra ile bugünü bitirelim, başka bir gün devam ederiz. Daha önce de yazdım ama, önemine binaen yeniden yazmakta yarar var. Tam yerine denk geldi, manzara koyduk örneği canıam;
İşe ihtiyacı olan vatandaşın biri, bir yerel gazeteye alınacak genel yayın yönetmeni için, ilan veren adrese gitmiş;
“Gazetede ilanınızı okudum, başvurmak ve işe girmek istiyorum!”
Vatandaşı işe alacak adam sormuş;
“Yabancı dilin var mı?”
“Hayır, yok… Türkçeyi bile doğru düzgün konuşamam!”
“Peki, bugüne kadar hiçbir gazetede çalıştın mı, tecrüben var mı?”
Adam gayet rahat;
“Hayır, hiç olmadı”
“Bilgisayar biliyor musun, internetten anlar mısın?”
“Hiç işim olmadı, nedir bunlar, ne işe yarar!”
İşe alacak patron yavaş yavaş sinirlenmeye başlamış, öfkeyle;
“Son soru, bir haber yaptın mı hiç , köşe yazısı falan yazdın mı?”
“Olmadı, askerde iken bile aileme mektubu arkadaşım yazardı”
Adam sinirlenmiş, küplere binmiş;
“Ulan onu bilmiyorsun, bunu bilmiyorsun, peki ne b.k yemeye gazetemize genel yayın yönetmeni olabilmek için başvuruda bulundun! Manyak mısın sen!”
İşe ihtiyacı olan vatandaş gayet sakin, gayet rahat, gayet serin;
“Hiiiiiç, aradığınız adam ben değilim de, onu haber vermeye geldim” demiş
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.