Kuşkusuz her ikisi de güzel sözler. Ümitli olmaya, hayırlı olmaya, takdir duygularını yüceltmeye yönelik ifadeler iken,
Biz bu şehrin insanıyız. Sokağını, caddesini, bulvarını, gediğini biliriz. Bu şehrin sokaklarında deveme çevirdik, gülle oynadık, küsküç oynadık, çamurlu sularında ayakkabılarımızı yıkadık, okula öyle gittik.
Ne yapsak, ne düşünsek, ağzımızdan mutlaka inşallah çıkar. Hep ümitli olmayı, hep mütevazı olmayı, hep iyimser olmayı, hep gelecekten kaygı duymamayı, hep aklı selim düşünmeyi ilke edindik.
Siyasetten anlamasak da siyasilerin her iki cümlede, on kelimeden 5’ini inşallah, maşallah ile sürdürünce, bir keramet var, bir hikmeti sebebi var ki, söylüyorlar diye düşündük.
Koskoca başkanlar, koskoca milletvekilleri, koskoca akil adamlar yalan söyleyecek değillerdi ya, tabi ki on kelimeden 5’i inşallah-maşallah olacaktı.
*
Adana yoluna sıcak asfalt dökeceklerdi, inşallah-maşallah dediler, inandık.
Aradan üç yıl geçti. Bir arkadaşım anlattı, “Özel arabamla, birkaç arkadaşlarla Maraş’a geliyoruz Osmaniye üzerinden. Yorgunum, bitkinim, arabada uyuyorum. Ve ‘sakın ola ki beni uyandırmayın’ diye de tembihlemiştim yanımdakileri. Birden irkildim, uyanıverdim, ‘Nurdağı’nda, Maraş girişinde miyiz’ diye sorudum, arkadaşlarım evet, nereden bildin der gibi uykulu yüzüme baktılar. ‘Lan bilmeyecek ne var, Nurdağı virajını geçince, arabanın girdiği asfaltın bozukluğu, berbatlığı beni uykumdan ettiğine göre, takır takır yola düştüğüme göre, bil ki Maraş sınırlarına gelmişiz’ dedim.”
Bunu bana anlatırken, gayriihtiyari; ‘biter inşallah, maşallah!’ deyiverdim.
*
İyi hatırlayın, Göksun yolu da 2014 sonunda bitiyor, trafiğe açılıyordu. Onun için de inşallah-maşallah dediler. Nereden bilelim, söyleyenler anlı şanlı başkanlar, siyasetçiler, bürokratlar olunca, bize lahmacun yemek düşerdi. Geldiğimiz noktaya bakıyorum, yine iyimser düşünüyor, inşallah diyorum, maşallah diyorum.
Benim maşallah ailesi ile uzaktan yakından akrabalığım yok ama bu gidişle hısım olacağız galiba.