Hafta sonu. Her zaman olduğu gibi, yine bu gün de fıkralara mahkum olduk. Ama biraz da neşelenin istiyorum. Hep öyle somurtarak, siyasilerin palavralarına kulak vererek ya da sinir olarak geçirmeyin gününüzü.
Gülümseyin biraz.
Zaman zaman fıkralara sığınmak, günü kurtarmak gibi addedilirse de, insanın biraz neşeye, sevince ihtiyacı oluyor.
Buyurun, işte fıkramız.
*
Amerika’nın en önemli istihbarat örgütü FBI, elaman alımı için duyuru yapar. Üç kişi başvurur. FBI binasında adayların hepsiyle tek tek görüşmeler yapılmaktadır. İlk adam içeri alınır ve şu sorular sorulur:
“Karını seviyor musun?”
“Evet, seviyorum”
“Ülkeni seviyor musun?” Cevap şu olur:
“Tabi ki seviyorum”
“Pekala, biz karını da getirdik. Şu an yan odada” der FBI elamanı. Masanın üzerinde bir tabanca koyar. “Şimdi odaya gir ve karını öldür!” talimatını verirler.
Adam silahı alır, yan odaya geçer. 5 dakika hiç ses duyulmaz, adam tekrar ilk odaya geri döner. Kravatı gevşemiştir, ter içinde kalmıştır.
“Yapamayacağım” der ve odayı terk eder.
İkinci adam içeri alınır. Aynı sorular ona da sorulur, o da aynı cevabı verir. “Yapamam…”
Son adam bizim Temel’dir. İçeri alırlar ve aynı soruları sorarlar. Tabi aynı cevabı alırlar Temel’den. Son olarak da, yan odaya geçip karısını öldürmesini söylerler.
Temel içeri girer, 5-10 saniye sonra içerden çat-pat sesleri gelmeye başlar. Derken, bunu kısa bir sessizlik takip eder, arkasından da gürültülü bir cam kırılması duyulur.
Adamlar içeri girerler, ne görsünler. Temel kan ter içindedir. FBI elamanı sorar.
“Ne oldu?”
Temel cevaplar; “Ne olacak, bana verdiğiniz silah kuru sıkı çıktı, o yüzden ben de karıyı camdan aşağı atmak zorunda kaldım!”