Son günlerde depremi konuşuyoruz. Neymiş, Kahramanmaraş fay hattı üzerindeymiş de, uzun zamandır deprem yaşanmamış da, enerji birikmesi bir gün, en az 7 derece şiddetinde bir depreme maruz kalacakmışız da, 13 bin ev yerle yeksan olacakmış.
Ne zaman ki komşu illerimizden birinde deprem yaşandı, biz de bundan kısmen de olsa etkilendik, kısmen de olsa panikledik ama ‘acaba daha büyük bir deprem bizi bekliyor mu?’ sorusunu aklımızdan çıkartamadık.
Hal böyle olunca, belediyeler, ilgili kurumlar deprem üzerine ahkâm keserler, göstermelik tedbirler aldıklarını söylerler, ellerinin altında hazır olan deprem bilgilerini yeni imiş gibi kamuoyuna servis ederler, sonra sen sağ ben selamet!
Tabi gazeteler, televizyonlar bu meselede söz ve bilgi sahibi kimseleri haber yaparlar, onlar da felaket tellallığına soyunmuş gibi, bizi çok büyük bir depremin beklediğini söyleyerek kendilerince çok bilmişlik taslayıp, prim yaptıklarını zannederler.
Meselenin ununda değil, ününde oldukları için.
İki gün sonra her şey unutulur. Hatırlayın, bir tarihte milleti OSMANLICA merakı sarmıştı. Billboardlara ilanlar-reklamlar vermenin, bu konuda toplantılar düzenlemenin, basını bilgilendirmenin bini bir paraydı. Modaydı çünkü. Yazmak, konuşmak, kamuoyuna şırınga etmek! Alt tarafı bağlar gazeli çıktı, o da ayrı mesele…
*
Deprem bir doğal felaket. Allah göstermesin! Bingöl Karlıova’dan başlayıp, şehrimiz üzerinden (Türkoğlu da dahil) Amik Ovası’na kadar uzanan fay hattı, şu sıralar ‘şöyle bir geçiyordum, uğradım!’ der gibi siyasi ve bürokratik kırılmaya sebep oldu.
Hadiseyi biliyorsunuz.
Hatırlayın, birkaç gün önce, face’de bir paylaşım yapmış, ‘kimse durduk yerde köşesine çekilmez. Ya hevesi kırılmıştır, ya da hayalleri…’ demiştim.
Laf olsun diye yazmamıştım.
*
Geçen hafta içinde, Türkoğlu ilçe kaymakamının tayini çıktı. Denizli Acıpayam ilçesine. Bu normal bir tayin değildi. Haftanın ilk günü olan pazartesi günü Türkoğlu halkı ile görüştüğümde, hadiseyi irdelediğimde, bu tayinin yersiz, zamansız ve haksız olduğu yaygındı.
İddiaya göre, bölge milletvekillerinden (Habibe Öçal) birinin kardeşine ait çiftlikteki büyükbaş hayvanlar, salıverildiklerinde çevredeki bağ, bahçe ve ekili alanlara zarar verir. Bunun üzerine bağ, bahçe ve ekili alan sahipleri ilçe kaymakamlığına şikâyet ederler. Jandarma da gelir, onlar da insanların mağduriyetine ilişkin zabıt tutarlar.
Vay sen misin mağdur insanların şikâyetini dinleyen, raporları işleme koyan? Türkoğlu’nda yaklaşık 2 senedir kaymakamlık yapan Gürbüz Saltaş hedef haline gelir ve milletvekilinin girişimi ile ilçe halkının deyimi ile sürgüne gönderilir. Oysa devlet görevini yapmıştır. Kanunlar, kurallar milletvekili yakınlarına ayrıcalık tanımazken üstelik. Yasalar herkes için. Ve partinin ismi başında ADALET varken hele hele…
Allah devlete zeval vermesin!
*
Hadise küçük ilçede büyük tepkilere sebep olur. Sevilip sayılan, başarılı bulunan, devleti temsil eden kaymakam, her ne kadar tayinine ilişkin iyimser ve incitici cümleler kurmasa da, tepki göstermese de, devlet memurluğu terbiyesi ve adabı ile kaderine razı olur, kısa bir açıklama ile tayini normalleştirmeye çalışır.
Tabi bu açıklamaya kimse inanmaz, hatta Türkoğlu ilçe halkı, ‘Neden böyle bir açıklamaya gerek duydu ki?’ şeklinde yorumda bile bulunurlar.
Bir kere… Tayin mevsimi değil. Üstelik kaymakamın eşi 7,5 aylık hamile, çocukları da kolejde okuyor.
Sonra bu tayin, ilçe halkının deyimiyle sürgün girişiminden bir Allah’ın kulunun (isimlerini saydırmayın bana!) bile haberi olmuyor.
Ben yaptım oldu, bitti…
*
Geçtim.
AK Parti Kadın Kolları Başkanı Hidayet Kardaş, görevinden istifa eder. Durup dururken neden istifa etti, bilinmiyor. Tabi yerine atama yapılması gerekiyor. Yine kimsenin bilgisi, haberi olmadan, olunmadan 2 bayan ismi Genel Merkeze ulaştırılıyor. Bayanlardan birini tanıyan yok ilçede.
Asıl haberi olması gerekenlerin haberi yokken, yangından mal kurtarır gibi kadın kolları başkanı atamaya kalkışmayı ilçe halkı yadırgıyor. Asıl bilgilendirilmesi, müdahil olması gerekenlere yok sayılıyor aslında.
Ama ne gam, yine ben yaptım, ben yaparım, olur biter! Mantık bu.
Şu sıralar doğal depremi çağrıştıran fay hattı geçmiyor ama (Allah esirgesin, geçmesin de) siyasetin ve bürokrasinin fay hattı erken kırılıyor.
Tahribatı büyük! Şiddeti de, verdiği hasar da…
*
Özetleyecek olursam… Siyasi güç hak ve eşitlik için, adalet için geçerli olmalı. Siyasi gücü bir kalkan olarak kullanmak, insanların gururu ile oynamak kimseye kazanç getirmez!
Sadece insanların mağdur edilmesi yetmiyor, parti de bundan zarar görüyor. Ama ‘ben yaptım oldu, bitti’ mantığı her şeye ve herkese rağmen geçerliliğini muhafaza ediyor!
Yazık!
Sayın kaymakama yeni görev yerinde başarılar dilerim.