Niye aracı? Benim işim var, senin zamanın yok, ötekinin derdi başından aşkın!
Şimdi de senin-benim adıma kurban kesenler, dağıtanlar çıktı.
Hayır işliyorlar!
Yardım ediyorlarmış!
Kime veriyorlar, kime dağıtıyorlar, belli ki ihtiyaç sahiplerine, garibanlara, fakirlere, düşkünlere, belki de mültecilere.
Bilinmiyor.
Makbul olanı götürüp kendin vermek, kesmek, dağıtmak.
Yok, benim işim var, senin zamanın dar!
*
Bakıyorum, son senelerde hayır işine bel bağlayanlar çoğaldı. Memlekette maşallah herkese hayırsever olup çıkmış.
Dernekler, vakıflar gırla.
Benim kurbanımı kesiyor, benim adıma dağıtıyor, benim adıma belki de kendisi de yiyor!
Günahını alamam!
*
Yalnız, başımdan geçen, bildiğim bir hadiseyi kısaca aktardıktan sonra yazıya nokta koyacam.
Malum, yarın bayram, kafanızı şişirmek istemiyorum daha fazla.
Oturduğumuz apartmanda bir arkadaşımız vardı, hayır için, yardım için, bize iyilik olsun diye kurban derilerini toplar, bilmem nerelere verdiğini, vereceğini söylerdi.
Kirasını zor ödeyen adamdı.
Öyle ahım şahım bir geliri de yoktu.
Bizler de onun bu iyiliğine, jestine karşılık, madem iyi yerlere gidiyor, verelim diye düşünür, haya hay derdik talibine.
Verdik de…
*
Çok geçmedi, birkaç sene sonra, arkadaşımızın apartmandan taşındığını duyduk.
Sebep!
Daha nezih bir semtten, daha mükemmel bir daire almış.
O dönemin parası ile, 63 milyara.
Şimdilerin 350 bini, yani eski paraya yazarsak milyarı…
Meğerse… Topladıkları kurban derilerini satar, bütün iyiliği kendine çevirirmiş!
Babam merhum her zaman derdi, “enayiler olmazsa açıkgözler acından ölür!”
Olsun, biz enayi olalım, varsın o sözde açıkgöz olsun!
Herkesin ameli, niyeti kendine.
Benim üzerimden, kestiğim kurban üzerinden birileri rant sağlayacaksa, zehir zıkkım olsun!
Kurbanımı kendim keserim, derisini de satar torunlarıma harçlık diye veririm.
Allah herkesin kurbanını makbul ve kabul eylesin!
Cümlenizin, okurlarımızın Kurban Bayramı kutlu olsun!